Adam sakin sakin, derin derin nefes alıp veriyor. Siyah bir ipin ucunda altın bir nazarlık sarkıyor güğsünde. Mavi kırmızı çizgili uzun bir elbisenin üzerine yatıyor, bu elbise ona büyülü bir hava veriyor. Parlak siyah saçları kıvır kıvır. Gözleri olağanüstü büyük ve ifadeleri ciddi ve mertçe. Üç arkadaşı kızlarla şakalaşıyor. Adam hiç konuşmuyor, ama şefkatle bakan gözlerini çocuklara dikmiş. Sanki insan ırkının bütün asil ve güzel yanlarını kendisinde birleştirmiş. Kız bu yüzle sarhoş olduğunu hissediyor. Bütün ömrü boyunca hayatına bu adamdan daha güzel hiçbir şeyin giremeyeceğine inanıyor. İki derin ve melankolik çizgi adamın burnunun her iki yanından ağzına doğru iniyor. Şimdi artık neden yaşadığını en sonunda biliyor: onu tanımak için. Sık sık, o umutsuz ve karanlık saatlerde, neden bu dünyaya geldiğini sorduğu olmuştu. Onu dünyaya getirdikleri için anne babasına öfkelenmişti. Bu dünya ona düşmanca ve zalim görünmüştü. Şimdi ise adamın görünüşünden o kadar etkilendi ki o an ölse mutlu olurdu. Hiçbir şey bu yabancıyı seyretmekten daha muhteşem ve heyecan verici olamazdı. Hayatında ilk defa babasından başka birini seviyor. Bu şimdiye kadar hissettiği en derin duygu. Tir tir titremeye başlıyor ve gözleri yaş doluyor. Bu gece odasında saatlerce ağlayacak. Sanki birisi boğazını sıkıyor, zar zor nefes alabiliyor. Evet, bu güçlü duygu onu öldürecek. Zira kim uğrunda ölmediği sürece aşka dayanabilir? Kader ona merhametsiz davranıyor. Henüz daha bir çocukken ilk aşkını yaşamak zorunda. En küçük bir deneyimi bile yok ve kendisini korumaktan aciz. Kendisini fırtınanın içinde bir toz zerresi gibi hissediyor. Bu sanki korkunç bir hortumun tam ortasında olmak gibi bir şey. Ona yardım edecek kimse yok, içinde bulunduğu durum hakkında kimsenin en küçük bir fikri yok. Evet, şimdi artık emin: Bu dünyaya geldi çünkü kaderinde onunla karşılaşmak vardı. Bu ilişkiyle birlikte korkunç bir ıstırap başlıyor. Ağzına kadar aşkla dolu - taşıyor. Bu ciddi, hem de çok ciddi bir durum. Adam gözlerini hiç üstüne çevirmeyecek mi? Gerçi onun bakışlarına dayanamayacağını biliyor. Kendisine baksa o kara gözlerin bir anda onu ateş gibi yakıp kül edeceğine inanıyor. Şimdilik bu ilk bakıştan kendini korumalı, ancak adamın ona bakmasını bütün kalbiyle istiyor. Zamanı unutuyor. Anne babasını ve yaşadığı evi unutuyor. Eve gitme ve ödevlerini yapma zamanının geleceğini unutuyor...
O gece adam bir hayalet gibi evin dışında dolaşıyor, penceresine gelip içeri bakıyor. Uzun bir süre sakin, vakur gözleri kızın üzerinde sabit kalıyor. Kız yüzünü ellerine gömüp ağlamaya başlıyor. Adam ona gerçekten hiç bakmamış olsa bile, kız adamın derin ve rahatsız edici bir aşkın yansıdığı gözlerle ona nasıl baktığını hayalinde canlandırabiliyor. Uyurken kızın üzerine eğilip öylece bekliyor. Kız, adamın sahip olmak istediği, ama ona hiç bağışlanmayan çocuk. Uyandığı zaman adam pencerenin dışında durmuş gülümsüyor. Bütün oda bu gülümseyişle doluyor. Kız aynanın önüne geçerek adamı taklit etmeye çalışıyor. Hareketleri değişiyor, rahatlık ve incelik kazanıyor. Adam için güzel, ele avuca sığmaz bir dansçı olmak istiyor. Dayanmakta zorluk çektiği böylesi bir zenginlikle kendini şeytana tutulmuş gibi hissediyor. Şimdi, o birçok boş ve yalnız geçen günden sonra, ansızın bolluk içinde yaşıyor. Ve bu bolluk büyümeye devam ediyor. Sabahları okula gittiğinde sokaklarda onu arıyor. Onu gerçekte görmese bile, attığı her adımda kendisine eşlik ettiğini biliyor. Adamın onu tanımadığını bile unutuyor. Aksine adamın onun hakkında her şeyi bildiğinden emin. Mucizelere inanıyor. Adam kapalı kapılardan geçiyor. Şimdiden evdeki bütün eşyaları tanıyor. Kızın daha önceden onun yüzünü çizmeyi denediğini biliyor.
0 Yorumlar