Turgut Uyar’ın şiirlerinde birçok şairi ve onların şiir fikirlerini bulmak mümkündür. Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927 tarihinde Ankara’da Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak doğmuştur. Tam adı Ahmet Turgut Uyar’dır. Babası orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır ve Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını geceler boyu çalışarak yazmış bir hattattır. Babası 1931 yılında emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleştiler. Turgut Uyar, Edirnekapı’daki Hırka-i Şerif İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı ve Beşinci İlkokul’da ilköğretimini tamamladı. Ortaokulu Konya’da askeri bir okulda okudu. Daha sonra 1946 yılında Bursa Işıklar Askeri Lisesi ve sonra da 1947 yılında Askeri Memurlar Okulu’nu bitirdi. Mezuniyeti ile birlikte Turgut Uyar, o yıllarda Kars’ın ilçesi olan Posof’ta (Ardahan’ın il olması ile Posof şu an Ardahan’ın ilçesidir.) askeri memur olarak çalışmaya başladı. 4 yıl Posof’da burada görev yapan Turgut Uyar, daha sonra Samsun- Terme’ye tayin oldu. Burada 2 yıl memurluk yapan Turgut Uyar, 1954 yılında Ankara’ya tayin edildi, ancak burada da 4 yıl çalıştıktan 1958 yılında askeri memurluk görevinden istifa etti. Askeri memurluk mesleğini severek yapmadığını söyleyen Turgut Uyar 1967 yılında kadar Ankara’da SEKA’da çalıştı ve buradan emekli oldu. Emekli olduktan sonra Ankara’dan İstanbul’a giderek yerleşti. Turgut Uyar, yazdığı ilk “Yâd” adlı şiirini, 1947 yılında o zamanların en önemli dergilerinden biri olan ve birçok şairin adını duyurduğu “Yedigün” dergisinde yayımlar. 1948 yılında ise Turgut Uyar edebiyatımızın en sağlam kalemlerinden biri olan Nurullah Ataç’ın ısrar ve çabaları ile “Kaynak” adlı derginin açtığı yarışmaya katılır ve “Arz-ı Hal” şiiri yarışmada ikincilik kazanır. Turgut Uyar’ın şiirlerinde birçok şairi ve onların şiir fikirlerini bulmak mümkündür. Onun bazı şiirlerinde toplumsal bir duyarlılık ile Nazım Hikmet izlerini, bazı şiirlerinde Atatürk konulu dizelerinde Cahit Külebi'nin etkisini bulmak mümkündür. Bunun yanı sıra onun şiirinde Federico Garcia Lorca ve Ahmet Haşim’i veya Orhan Veli Kanık’ı bulmak mümkündür. İlk dönem şiirlerinde kişisel yaşantılarının ve çevresinin izdüşümleri üzerinde durmuştu. Sonraları toplum ve törelerle çatışan bireyin yenilgisine yakılmış ağıtlar diyebileceğimiz şiirler yazdı. 1950 sonrası şiirimizi biçim ve öz bakımlarından yenileştirmesiyle İkinci Yeni’nin ilk akla gelen şairlerinden; deneme ve yorumlarıyla da günümüz Türk şiirini anlayışla, yetkiyle değerlendiren yazarlarımızdan biri oldu. Turgut Uyar’ın 1946 yılında Yezdan Şener ile yaptığı ilk evliliğinden Bekir Tunga Uyar (d.1952), Semiramis (d.1948), Şeyda (d.1950) adlarında çocukları vardır. 1966 yılında boşandı. Turgut Uyar, 1967 yılında tanıştığı yazar Tomris Uyar ile 1969 yılında evlendi. 1985 yılında kendisi vefat edene kadar da evli kaldılar. Hayri Turgut Uyar (d.1969) adında bir oğlu oldu. Turgut Uyar, 22 Ağustos 1985 tarihinde İstanbul’da 58 yaşında (Siroz) karaciğer yetmezliğinden ölmüştür. Ödülleri : 1963 - Yeditepe Şiir Armağanı, Tütünler Islak ile 1975 - Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, Lucretius'tan Evrenin Yapısı çevirisi ile (Tomris Uyar'la birlikte) 1981 - Behçet Necatigil Şiir Ödülü, Kayayı Delen İncir ile 1984 - Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü, Büyük Saat ile Eserleri : Şiir : 1950 - Arz-ı Hal 1952 - Türkiyem 1959 - Dünyanın En Güzel Arabistanı 1962 - Tütünler Islak 1968 - Her Pazartesi 1970 - Divan 1974 - Toplandılar 1982 - Kayayı Delen İncir Toplu şiirleri : 1981 - Toplu Şiirler 1984 - Büyük Saat İnceleme : 1984 - Bir Şiirden Göğe Bakma Durağı: İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım İnecek var deriz otobüs durur ineriz Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda Beni bırak göğe bakalım Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım YAD : Güzel günlerim vardı yağmurlarla ıslanan, Ve güzel gecelerim masallarla dopdolu. Her şey, her şey güzeldi, gözyaşı, dünya, zaman, Böğürtlen topladığım ıssız, tozlu köy yolu, Güzel günlerim vardı yağmurlarla ıslanan. Ufacık korumuzda dolaşırdım korkuyla, Ve Allahı arardım serçe yuvalarında, Bulamayınca dua yollardım akan suyla, Göğü bulutlar saran bahar havalarında, Dolaşırdım ufacık korumuzda korkuyla. Seyrederdim göklerde her gün büyüyen ayı. Ve kale duvarından yıkık mezarlıkları, Bana korkunç bir devi hatırlatan kayayı. Ve annemin taktığı mavi nazarlıkları, Seyrederdim göklerde her gün büyüyen ayı. Odanın ortasında yanan petrol lâmbası, Ve bazan şimşeklerle aydınlanan geceler. Bacamızın üstünde duran leylek yuvası, Ne güzeldi ne güzel masallar, bilmeceler. Odanın ortasında yanan petrol lâmbası. Neş'elerim geride kaldı eski günlerde, Güzel günlerim vardı yağmurlarla ıslanan, O doğduğum diyarda, o kuru ıssız yerde, Petrol değil masaldı lâmbalarında yanan Neş'elerim geride kaldı eski günlerde... Acıyor: Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun Sevgim acıyor Biz giz dolu bir şey yaşadık Onlarda orada yaşadılar Bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak En başta mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi Kahkahası gün ışığına vurup da öteden beri yansımayan Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi Öbürünün bir kadından aldığı verem Bütün işhanlarının tarihçesi sevgim acıyor Yazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktu Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor Gemiler gene gelip gidiyor Dağlar kararıp aydınlanacaklar Ve o kadar Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır Sonbahar geldi hüzün İlkbahar geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi dünyanın Bazen yaz ortasında gündüzün sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevse Eylül toparlandı gitti işte Ekim filanda gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar
0 Yorumlar