"Tiranlık Üzerine" - Timothy Snyder


Peşinen İtaat Etmeyin
   Geleceğe yönelik beklentilere dayalı bir itaat, siyasi bir trajedidir. Belki de yöneticiler ilk başlarda vatandaşların bu değer ya da ilkeyi tehlikeye atmaya hazır olduklarını bilememişti. Ya da belki de ilk başlarda bu yeni rejim vatandaşları o ya da bu yöne çekmek gibi bir yola girmemişti. Almanya'da Adolf Hitler'e hükümet kurma yetkisinin verildiği 1932 seçimlerinden ya da Çekoslovakya'da komünistlerin zaferiyle sonuçlanan 1946 seçimlerinden sonraki en önemli adım beklentiye dayalı bir itaatin oluşturulmasıydı. Çünkü birçok insan, komünistlerin veya Nazi liderlerinin mevcut rejimi tümden ve çarçabuk değiştirebileceklerini fark ettiklerinde, her iki gruba da gönüllü olarak hizmet etmeye başlamışlardı. Ancak bu dönemdeki o ilk düşüncesiz mutabakatların, sonradan geri alınmaları pek de mümkün değildi.
   1938 başlarında Almanya'daki hükümetini garantiye alan Adolf Hitler, komşu ülke Avusturya'yı ilhak etmekle tehdit ediyordu. Avusturya hükümetinin teslimiyetinden sonra halkın gösterdiği bu beklentili itaat biçimi, Avusturyalı Yahudilerinin kaderini belirlemişti. Avusturya'nın yerli Nazileri, Yahudileri yakalayarak onlara zorla caddeleri yıkatıp, bağımsız Avusturya sembollerini temizlettiler. Bu insanları ilgi ve keyifle izleyenlerin Nazi olmamaları ise gerçekten önemliydi. Yahudilerin ellerindeki malların listelerini çıkartan Naziler, çalabildikleri her şeyi çalmışlardı. Hatta Nazilerden olmayan insanlar da bu yağmaya karıştı. Tıpkı politik kuramcılardan Hannah Arendt'in hatırlattığı gibi: "Alman birlikleri ülkeyi işgal edip, Yahudi olmayan komşuları da Yahudi mahallelerinde isyanlar çıkartmaya kalkışınca, Yahudiler kendi canlarına kıymaya başladı." 
   Avusturyalıların 1938 martında gösterdikleri bu beklentili itaat, önde gelen Nazi liderlerine neyin mümkün olduğunu gösterdi. Aynı yılın Ağustos ayında, Adolf Eichmann Viyana'da Yahudi Göçmenlik Bürosu'nun merkezini açmıştı. Mart'taki bu Avusturya örneğinin ardından, Kasım 1938'de Alman Nazileri Kristallnacht* diye bilinen ulusal soykırımı hayata geçirdiler.
   1941’de Almanlar Sovyetler Birliği'ni işgal ettiği zaman, SS'ler herhangi bir emir almaksızın kitlesel katliamlar yapabilmek için yöntemler geliştirme konusunda inisiyatifierini kullandılar. Üstlerinin ne istediklerini önceden tahmin ettiler ve bunu gerçekleştirmek için de ellerinden ne geliyorsa onu yaptılar. Bu, Hitler'in düşündüklerinin bile daha ötesindeydi.
   İlk başlarda beklentiye dayalı bir itaat, yeni bir duruma tepki vermeden, kendiliğinden alışmak anlamına geliyordu. Sadece Almanlar mı böyle bir şey yapar? Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgram, Nazilerin gerçekleştirdikleri vahşet hakkında düşünmeye niyetlenerek, Almanların neden bu şekilde davranmış olabileceklerini açıklamak istedi. Bu meseleyi test edebilmek için bir deney geliştirdi fakat bunu Almanya'da yapmasına izin vermediler. 0 da, belirli bir otoriter karakter ortaya koyabilmek için, deneyini 1961 yılında Yale Üniversitesi binalarından birinde yapmaya başladı - Adolf Eichmann'ın Yahudilere uygulanan Nazi katliamlarındaki payı yüzünden Kudüs'te yargılandığı zamanla aynı dönemlere denk gelmektedir. 
   Milgram, deneklerine (bazıları Yale öğrencisi, bazıları da New, Haven sakinlerindendi) öğrenmeyle ilgili bir deneyde, diğer katılımcıların üzerinde elektrik şoku uygulayacaklarını; Söyledi. Gerçekte, camın arkasında kabloya bağlıymış gibi duran insanlar Milgram'la anlaşmış ve yalnızca şok geçiriyormuş gibi davranmışlardı. (Sözde) Denekler (öyle olduklarını düşündükleri) öğrenmeyle ilgili bir deneydeki katılımcılara şok uygularken, korkunç bir manzarayla karşılaştılar. Hiç tanımadıkları ve hiç bir şekilde düşmanlık beslemedikleri insanlar, büyük acılar çekiyormuş gibi görünüyordu - camlara vurarak, kalp ağrısından şikayet ediyorlardı. Buna rağmen, deneklerin büyük bir çoğunluğu Milgram'ın talimatlarına uydular ve kurbanlarına, ölüm tehlikelerine rağmen daha ağır şoklar uygulamaya devam ettiler. Kurbanını (görünürde) öldürecek raddeye gelmeden bırakanlar bile, karşı taraftaki insanın sağlık durumu hakkında bilgi almadan oradan ayrıldı. 
   Milgram, insanların yeni bir ortamdayken yeni kuralları daha çabuk kavradıklarım anladı. Şaşırtıcı bir biçimde, yeni bir amaca hizmet edebilmek uğruna, farklı bir otoritenin verdiği emirlere uyarak başkalarına zarar vermeye ve onları öldürmeye hevesliydiler. Milgram, "Öylesine güçlü bir itaatle karşılaştım ki, deneyi bir de Almanya'da tekrar etmeye hiç gerek duymadım," dedi. 


Timothy Snyder - Tiranlık Üzerine

Çevirmen: Zeynep Enez, Olvido Kitap, s.17-19


Yorum Gönder

0 Yorumlar