İhtiyar kundura tamircisinin atölyesine gitmeyi severdim, hoşsohbet adamdı.
Müzik benim her şeyim, dedi, gerçi burada sıçanların sesini duymamak için de müzik gerek. Ben evde uyuyana kadar müzik dinlerim. Eskiden Vera'm gün boyunca şarkılara eşlik ederdi. Akşam olduğunda çoğu zaman sesi kısılır, ballı, sıcak çay içmesi gerekirdi.
Kundura tamircisinin karısı sabah güneşi alan tel örgü boyunca her yaz yıldızçiçekleri dikermiş. Vera'nın eli şifalıydı, dedi kundura tamircisi, toprağa ne soksa çiçek açardı. Gelgelelim evdeki son yazında, büyümekte olan yıldızçiçeklerinin aralarında ağlayangelinler, kirlihanımlar, hezarenler ve alevçiçeklerinin yabancı yaprakları bitmeye başladı. Çiçeklendiklerinde de öyleydi, her sapın ucunda tam bir hengame. Yıldızçiçeklerinin açmış olması bir mucizeydi, ama karmakarışıktılar. Çitin gerisinden geçenler bakakalırdı. Kızım, rüzgâr deli tohumları her yana saçmasın diye bütün yıldızçiçeklerini söktü. Vera oldu olası sessizdi, ama yıldızçiçekleri açtıktan sonra neredeyse tek söz bile söylemedi. Sağlığı yerinde, evde de kendisine artık ihtiyaç duyulmuyor diye, kızım onu her gün alışverişe gönderirdi. Vera dükkândan geldiğinde patates yerine fasulye, maden suyu yerine sirke, tuvalet kağıdı yerine kibrit getirirdi. Durum düzelmeyince kızım annesinin eline bir alışveriş pusulası tutuşturdu. Benim unutkan Vera'm, dükkânda pusulayı gösterdi, ama eve yine diş macunu yerine ayakkabı bağcığı, sigara yerine raptiyeyle geldi. Bunun üzerine kızım hemen dükkâna koştu. Tezgahtar adam ve kasiyer kız elinde pusula olan kadını hatırladılar. Hayır, dediler, o kadın ne ayakkabı bağcığı ne de raptiye aldı buradan, tam pusulada yazdığı gibi, diş macunu ve sigara aldı. Bizde ayakkabı bağcığı satılmıyor, haftalar önce sipariş vermiştik, ama henüz teslim edilmedi. Raptiye burada zaten satılmaz. Vera o olaydan sonra yalnızca sabahları bir saatliğine gezintiye gönderildi. Sık sık başka el çantalarıyla dönüyor, çantada çoğu zaman kimlik kartı da oluyordu. Kızım böylelikle, adres yardımıyla yabancı çantayı verip annesininkini geri alırdı. Vera'nın kendi el çantası bulunamayıp eve gitgide daha fazla yabancı çanta gelmeye başlayınca dışarıya yalnızca çantasız çıkmasına izin verildi. Bu defa geri geldiğinde başörtüsünün yerinde şapka oluyordu. Kışın soğuk yüzünden onu dışarıya bırakmadık. Sonraki ilkbaharda üç kez daha elbiseyle sokağa çıktı ve nefes nefese kalmış halde, ceket ve bluzla geri döndü. Ondan sonra tımarhaneye kapatılmasına razı geldim. Bu civarlarda giyim mağaza yok, dedi yaşlı kundura tamircisi, bunların hırsızlıkla hiçbir ilgisi yok, şurası kesin ki Vera asla hırsızlık yapmadı. Civardaki kimseler de Vera'nın sokakta tamamen normal göründüğünü, hemen hemen hiç dikkat çekmediğini söylediler. Ama kendisine selam verildiğinde selama karşılık vermiyormuş. Yürürken konuşuyormuş:
Acele etmeliyim, ateşte pilavım var.
Yaşlı kundura tamircisi başparmağıyla işaret parmağını ağzının kenarına yasladı: Bunlar artık önemi olmayan ufak tefek meseleler, hayattaki pek çok diğer şey gibi.
0 Yorumlar