DAHA ÖNCE KAYDI YOK
Bir şeyler eksikti.
Çok şeyler eksikti.
Hep bir şeyler çokça eksikti.
Hep bir şeylerin çokça eksikliğinden savrulan grilik şehri esir almıştı.
Hep bir şeylerin çokça eksikliğinden kaynaklanan griliğin şehri tahakküm altına almasından kaynaklanan bir her şey yolunda taklidi yapma eğilimindeydi kalabalık.
Ve kalabalık, her şey yolunda taklidi yaparken şehrin üstündeki gri tahakküme yüklenen çokça anlam, ferah feza anlamlar vardı.
Serindi.
Yaz gelmişti ve hâlâ yağmur yağıyordu. Bereket yağıyordu. Aklım ister istemez Marquez'in Macondo'suna gidip geliyordu dinmeyen yağmurlarla. Vişneler irileşiyordu. Vişneler irileşti, vişneler renk verdi, vişneler yara aldı, vişnelere kurt düştü,vişnelere çokça kurt ilacı sıkıldı, vişneler toplandı. Tatsızdı. Vişnelerin tadı yoktu. Ucuza gitti vişneler. Vişnelerle birlikte bahar da ucuza kapatıldı. Leylaklar, yaseminler, sardunyalar, akasyalar ve iğdeler çiçeğe durdu. Genzimizi yakan o berrak kokularıyla şehri sarhoş ettiler ama o her zamanki canlı renklerinden, kadife tonlarından eser yoktu çiçeklerinde. Bir şeyler ve bir şeyleri bir şeyler yapan çok şeyler eksikti. Güneşin her sabah usul usul fısıldadığı efsane yarım kalmıştı. Bundandı belki de şehrin küsmesi. Bundandı belki benim de şehre küsmem. Küsmemiştim belki biraz dargındım, bin yıllık bir dostluğun arasına giren o küçük soğukluğun arayı açan boşluğuna benzer bir hasardı bu dargınlık. Elini uzatsan tutacağın ama elini kaldırmana izin vermeyen bir boşluğun her an yanında kollarını askıya almasıydı belki de. Gurur değildi, kırgınlık da değildi belki yorgunluktu. Günlerin, ayların ve yılların üzerinde paslı bir bıçak ağzına biriktirdiği pas tortusuna benzer bir yorgunluktu. Ağır metalin, dilde bıraktığı yarı kekre yarı acı bir tattı sonra bu yorgunluğu bileyen. Yorgunluğu bilerken bir yandan da hırslarımızı törpüleyen çok dişli bir zamanın ileri geri yaparak aradaki boşluğu bilerken ortaya çıkan gücün, diğer bütün hislerle birlikte en çok hırslarımızın üzerinde kalmasıydı bu yorgunluk.
0 Yorumlar