Havanın karanlık tonu en sevdiğimden, bir o kadar aşık olduğum soğuk esinti ürperterek kollarımda ve yüzümde geziniyor, mum kokusu rüzgar vurdukça hafif hafif en sevdiğim yoğunluğuyla burnuma geliyor. Karşımda göze batmayan, her zaman renklerine göre dizdiğim, yaşantımdan parçaları içinde barındıran ahşap kokulu kitaplarımı eski ama güzel asaleti ile taşıyan bir kitaplığım var. Aslında pek sağlam olmayan çivilerle birbirine tutturulmuş raflar. Göründüğü kadar raf, gördüğüm kadar kitaplık, hissettiğim kadar krallık, hazinem.. Bakmayın öyle, aslında biz asosyallik profili çizdik ince ayrıntılarıyla, farkındayım. Bu öyle bir şey değil. Bizimkisi; dünya diyerek içinde yaşadığımız, var olan parçalardan şikayet etmekten çok aslında onu şekillendirenlerin biz olduğuna çoğu şeyden fazla inanmak. Herkesin üzüldüğü şeylere üzülmüyoruz mesela, herkes bizim sevindiklerimize sevinmiyor. Var olanlardan çok var olmayanlar dikkatimizi çekiyor. Bir tane fotoğrafta ya da bir tane şarkıda kendimizi en istediğimiz şekilde görebiliyoruz. Kimisine saçma gelen fikirler, bize hayattaki en güzel anları yaşatıyor. Mesela ben en çok mum ışığında yazmayı, karalamayı, okumayı, dinlemeyi severim, hiçbir şey yapmasam bile sarhoş gibi sağa sola giden ateşin hareketlerine bakıp dinlenmeyi severim. Hepimiz bir yerlerde ayrılıyoruz işte böyle, hoşumuza gidenlerle birlikte.
Özgür olup olmadığımızı nasıl anlarız? Ya da gerçekten istenilen özgürlüğe sahibiz de özgürlük bizim anlamını bilmediğimiz farklı bir şey mi? Bunun üzerine tek başıma bile saatlerce konuşabilirim belki de. Nasıl özgürlük alanı kitapları, kalemleri ve kağıtlarından ibaret olan bir insan, kendini o noktada en özgür hissettiğini bilen insan, bu konu hakkında saatlerce konuşabilir ki? Birazcık içsel düşünen kişiler bunu okuduklarında kafalarında bir cevap oluşturabilirler aslında. Bende buradan hepsini duyar gibiyim. Hadi bakalım, zaten sende biraz olsun benden bir parça taşıyorsan, aynı fikir suları içinde yüzüyoruz demektir. Daha fazla anlıyoruz.. Farkında mısınız? İçinden çıkamıyorum.
Buradan sonra neden birden hikaye kısmına atlamışım bende anlamadım ama kağıdın devamında burası var (şaşkınım) ;
Her genç kızın da olduğu gibi hayattan sürekli bir beklentim var. Her gün çoğalan fakat ilk baştakine bile henüz ulaşamadığım beklentiler. İsteklerime kendi çabamla ve kendi gücümle ulaşmak istememde ki hırsım da bunu etkiliyor aslında. Hayattaki en değerli varlığım babama yük olacağım ve erkek kardeşimin daha az şeye sahip olacağı düşüncesi gibi şeyler beni etkilemeye yetiyor da artıyor bile.
Babam mutfaktan seslendi : " Yemeğin soğuyor."
Babam, her konuda bir kere bile bize annemin yokluğunu hissettirmemişti. Kaç saat çalışırsa çalışsın, o sanayide ne kadar yorulursa yorulsun, asla bizi mis kokular gelen bir yemek sofrasından mahrum bırakmamıştı. Evde yardım edebildiğim her işe koşuyordum. Bütün işler babamın elindeydi fakat o bir kez olsun bundan şikayet etmemişti. Aksine , zorluk derecesi ne olursa olsun, sanki en sevdiği hobisi ile uğraşıyormuş gibi yapardı her işini.
Babam yıllar önce, annemin o korkunç kazadaki ölümünden önce, çok ünlü ve başarılı bir mimardı. Herkes o'nun başarılarını konuşur ve parmakla gösterilen bir adam olduğundan bahsederdi. Annemin ölümünden sonra, aşkla yaptığı işini sanki daha önce hiç yapmamış gibi bir anda bıraktı ve bir daha asla bahsetmedi. Şuan ise sadece, sanki yıllardır o sanayide başkalarının işlerini yapan bir işçiymiş gibi kendinden bahsediyor.
"Sanırım bugün okulda ilgini çeken bir şey olmadı tatlım. Yoksa bu huzursuzluğun fırsat bulup bir şeyler okuyamamandan mı? " diye sordu babam gülerek.
Konuyu dağıtması için küçük kardeşimin yüzüne bakıyordum fakat o televizyona kitlenmiş bir şekilde gözlerini kırpmadan çizgi film seyrediyordu. Kaşıkla ağzına götürmeye çalıştığı bütün yemekler yerde ve üzerindeydi, her zamanki gibi biz yetişkinler onun umurunda bile değildik.
Sonunda babama bir cevap vermem gerektiğinin farkına vardım.
"Sadece birazcık yorgunum, baba. Kütüphaneye yeni kitaplar geldi ve bu hafta sayımlar önceki haftalara göre çok daha fazla."
Eveeet! Şunun devamını neden getirmiyorsun, insan kendi yazdığı şeyi merak eder mi ya? Ne düşündün bunu yazarken? Kendimle bunlara bakarak uzun süredir konuşuyorum, yazdıklarımın içinden bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum. Ama olsun bazen merakta kalmakta iyidir. :)
"ÇILGA CANTÜRK"
0 Yorumlar