Mark Twain - İnsan Nedir?


G.A: Sevgi, nefret, merhamet, intikam, insaniyet, cömertlik, bağışlama... Bunlara ne diyorsun? 
   Y.A: Ana Dürtü’nün farklı sonuçları. Yani, insanın kendi onayını güvenceye alması gerekliliğinin. Türlü kıyafetler giyerler ve çeşit çeşit ruh hâllerine tabidirler fakat nasıl gizlenirlerse gizlensinler, hep aynı kişidirler. Başka şekilde düşünürsek, insanı harekete geçiren dürtü, ki yalnızca bir tane var, kendi ruh tatminini güvenceye alması için olan gerekliliktir. O durduğunda, insan ölür. 
   G.A: Bu ahmaklık. Sevgi... 
   Y.A: Sevgi, en taviz vermez hâliyle o dürtü, o kanundur. Kişinin hayatını ve diğer sahip olduklarını harcayacaktır. Bunu, esasen o kişinin değil, kendi uğruna yapacaktır. Ona sahip olan kişi mutlu olduğunda, o da mutludur. Aslında bilinçsizce peşinde olduğu asıl şey de budur. 
   G.A: Anne sevgisinin yüce ve şefkatli tutkusunu bile bunun dışında tutmuyor musun? 
   Y.A: Hayır. O da kanunun mutlak bir kölesi. Anne, çoğunu giydirmek için çıplak gezer, yemek yiyebilsin diye aç kalır, acıdan kurtarmak için işkenceyi göze alır, o yaşayabilsin diye ölür. Bu fedakarlıkları yapmaktan güçlü bir zevk duyar. Bunu, o ödül için yapar. Kendini onaylama, tatmin, huzur, rahatlık için. Aynı ödemeyi alacak olsa, bunları senin çocuğun için de yapardı. 
    G.A: Senin bu felsefen, gerçekten şeytani. 
   Y.A: Felsefe değil, bu bir gerçek. 
   G.A: Tabii, itiraf etmelisin ki bazı eylemler... 
   Y.A: Hayır. Bir tane dürtü dışında, başka şeylerden kaynaklanan büyük ya da küçük, iyi ya da kötü, hiçbir eylem yok. O da insanın kendi ruhunu yatıştırıp tatmin etme dürtüsü. 
   G.A: Dünyadaki hayırsever insanlar... 
   Y.A: Onlara saygı duyuyorum. Hem alışkanlıktan hem de eğitimim nedeniyle onlara şapka çıkarıyorum. Talihsizler için çalışmıyor ve para harcamıyor olsalardı, ne huzurun ne mutluluğun ne de kendini kabul etmenin ne olduğunu bilemezlerdi. Başkalarını mutlu görmek, onları mutlu ediyor. Bu yüzden para ve iş gücüyle, peşinde oldukları şeyi satın alıyorlar. Yani mutluluk ve kendini onaylama. Neden maddeciler aynı şeyi yapmıyor? Çünkü bunu yapmayarak bin kat daha fazla mutluluğa sahip olabilirler. Başka bir neden yok. Takip ettikleri, sadece yapılarının kanunu. 
   G.A: “Görev görev içindir” deyişi hakkında ne diyorsun? 
   Y.A: Öyle bir şey yok. Görevler, görev uğruna yerine getirilmez. Onun nedeni, ihmal edilmelerinin insanı rahatsız edecek olmasıdır. İnsan tek bir görev yerine getirir, o da ruhunu tatmin ederek kendi kendini kabul edebileceği duruma gelme görevidir. Eğer komşusuna yardım ederek bu yegâne görevini oldukça tatmin edici şekilde yerine getirebilecekse, bunu yapacaktır. Eğer komşusunu dolandırarak bu yegâne görevini oldukça tatmin edici şekilde yerine getirebilecekse, bunu yapacaktır. Fakat en önce, ilk sırada olanı gözetecektir. Diğerlerinin üzerindeki etkisi, her zaman ikincil meseledir. İnsan, fedakarlık ediyormuş gibi yapar. Fakat kelimenin gerçek anlamıyla böyle bir şey yoktur ve asla da var olmamıştır. İnsan sık sık, gerçekten de kendini sadece bir başkası uğruna feda ettiğini düşünür. Fakat yanılmış olur. Temeldeki dürtüsü, doğasının ve eğitiminin bir gereksinimini tatmin etmektir. Böylece, ruhu için huzur bulabilir. 
   G.A: O zaman, görünüşe bakılırsa, iyisiyle kötüsüyle tüm insanlar, hayatlarını vicdanlarını tatmin etmeye adıyorlar. 
   Y.A: Evet. Bu onun için yeterince uygun bir isim: Vicdan. Bağımsız Hükümdar, bir kişinin içindeki cüretkâr ve mutlak Kral, insanın Efendisi. Pek çok çeşit vicdan vardır çünkü pek çok çeşit insan var. Bir suikastçının vicdanını farklı şekilde, hayırseverinkini, paragözünkini, hırsızınkini farklı şekillerde tatmin edersin. Eğitimi göz önünde bulundurmazsak, yetkili olarak belirlenmiş herhangi bir ahlak ya da davranış çizgisine, yol gösterici veya teşvik edici araç olarak, insan vicdanı tamamen değersizdir. Kendi onayı yetersiz olan, iyi yürekli bir Kentucky’li tanıyorum. Tam anlamıyla ifade etmek gerekirse, vicdanı onu rahatsız ediyordu çünkü bir kişiyi öldürmeyi ihmal etmişti. Bu, daha önce hiç görmediği biriydi. Yabancı, kavga sırasında, bu adamın arkadaşını öldürmüştü. Aldığı Kentucky eğitimi, adamın bu sebeple yabancıyı öldürmesini görev hâline getirdi. Oysa, görevini ihmal etti. Sürekli atlatmanın, kaçınmanın, ertelemenin yollarını buldu. Boyun eğmeyen vicdanı da bu davranışı yüzünden ona sürekli sıkıntı verdi. En sonunda, iç huzura, rahatlığa ulaşarak kendi onayını kazanmak adına, yabancıyı bulup hayatını aldı. Eylemi yapmak istememişti ve tatmin olmuş bir ruhla iç huzuru daha ucuza alabilecek olsaydı, asla da yapmazdı. O yüzden bu, kelimenin genel anlamıyla muazzam bir fedakarlıktı. Fakat öyle yaratılmışız ki o tatmin için her şeyi ödemeye hazırız.

Yorum Gönder

0 Yorumlar