"Dönüş" - Alberto Manguel


   Fabris konuşmaya başlamadan önce onların uzaklaşmasını bekledi. "Marta, olanları sana nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. Şimdi de bilmiyorum, o an da bilmiyordum. Son buluşmamızda, gösteriler sırasında seni korumaya çalıştım ama kaybettim. Birbirimizi kaybettik. İnsanlar dört yöne koşuyordu, hiçbir şey göremiyorduk, atların soluklarını ensemizde hissediyorduk, kılıçların şakırtısını duyuyorduk, düşenlerin çığlıklarını. Sonra seni aradım, hiç kimse senin nerede olduğunu bilmiyordu. İnsanların çoğuyla konuşamıyordun, çok tehlikeliydi. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyordum. Biri bana seni alıp güneye götürdüklerini, orada birine âşık olduğunu söyledi. Annem babam beni Roma’ya gönderdi. Senden yıllarca haber alamadım. Sonra bir gün senden bir mektup aldım, oğlunun vaftiz babası olmamı istiyordun. O gönderdiğin mektup sen gönderdikten aylar sonra elime geçti. O mektup sen gönderdikten aylar sonra elime geçti. O mektup bana nasıl ya da kimin sayesinde ulaştı bilmiyorum. Kâğıdı eski ve buruşuktu, zarfı pis ve yırtık. Mektup benim gözümde paha biçilmez bir şeydi, Roma’daki antikacı dükkanımda sattığım antikalardan biri değerindeydi; birinin topraktan çıkardığı, bir zamanlar kime ait olduğunu ya da ne anlama geldiğini öğrenme girişiminde bulunmadan, hayasızca, utanmazca meydana çıkardığı bir şey. Mektubunu ezberleyinceye kadar okudum. Değerli bir şeymiş gibi onu sakladım, senden bana kalan tek şeydi o. O mektuptan sonra sana ne olduğunu öğrenmeye çalışmadım, belki de birinin bana bunu söyleyeceğinden korktuğum için.”

   Sonunda Marta konuştuğu zaman çok alçak, neredeyse duyulmayacak bir sesle konuştu, yerleri süpüren salkımsöğüdün dallarının çıkardığı yüksek seste boğulan sözcüklerimi duyabilmek için Fabris kulaklarını dikti.
   “Kaçtığını gizlemeye çalıştın, tek söz söylemeden ayrılmak istedin. Uzun süre, bütün o kış boyu o yolculuğu planlamıştın, biliyorum. Kaçmaya mı çalışıyordun? Beni arkanda bırakman umurunda değil miydi, birbirimize verdiğimiz sözleri tutmamak umurunda değil miydi, seni onca mutlu ettiğini söylediğin varlıktan yoksun kalacak olmak? Ben seninle birlikte olduğum için ötekiler beni aşağıladılar, beni düşmanları bildiler. Beni kimlerin eline bıraktığını sanıyordun, beni, ölmek üzere olan beni?" 
   “Böyle olmasını istemedim, gitmeyi ben seçmedim, Roma’da kalmayı ben seçmedim. Bana inanmalısın,” dedi Fabris. 
   “Yalan. Tanıştığımız zaman yıkkın biriydin, zavallı, yoluna kaybetmiş biri, sana bizimle gel, bize katıl diyen bendim. Daha sonra gideceğini anlayınca, dua ettim, yalnız kaldığında, nerede olursan ol, benim adımı tekrarla, umutsuzluk içindeyken benim adımı tekrarla diye. Ne kadar uzağa gidersen git belleğimin senin peşini bırakmaması için dua ettim. Öldüğün zaman benim gölgem seni rahatsız etmeye devam edecekti. Ben öldüğüm zamansa, senin başına gelen felaketlerin öyküsü mezarımın dibinde yatarken bana ulaşacak, ben o öyküyü duyacak ve sevinecektim." 
   “Marta, farkında değildim."
   “Beni ne kadar az tanıyordun. Beni şimdi de ne tanıyorsun." 


Alberto Manguel - Dönüş

Çevirmen: Ülker İnce, Kırmızı Kedi Yayınları, s.75-77


Yorum Gönder

0 Yorumlar