"Mahcubiyet ve Haysiyet" - Dag Solstad


  Eva ona gelmişti. Elias Eva'yı yavaş yavaş tanıyordu. Eva beraberinde pek çok fotoğraf albümüyle gelmişti ona. Kanepeye oturmuş ve albümlerini göstermişti. Çocukluk ve gençlik çağına ait fotoğraflarını bir yandan (hevesle) gösterirken bir yandan da anlatmıştı. Amatör fotoğraflar. Hønefoss'tan. Setesdalen'in güneyinden. Lillehammer'in kuzeyindeki bir beldeden. Bardu'dan. Bir subay kızının 1950'lerin Norveç'inde geçirdiği çocukluğu. Elias için bu fotoğraf albümleri bir hazine kadar değerli oldu. çok sevdi bu hazineyi. Eva'nın yetişme çağlarına ait bu fotoğraflara bakabilme imkânı kendisine verildiği için onur duyuyordu; Eva heyecanlı heyecanlı anlatırken, Elias evlilik hayatını, kanepede yanı başında oturan Eva'nın gösterdiği amatör fotoğraflara bakıp onlarla ilgili banal hikâyeleri dinlemek üzerine inşa edilmiş bir muamma olarak görmekten kendini alamıyordu. Eva'ya giden yol. Cinsel yaşam giderek alanını genişletiyor ve günlük hayatta birliktelik biçimine dönüşüyordu. Günlük hayatın hengâmesine, günlük meşguliyetlere yani... Elias, Eva'yı iyi tanıdığını söylemese bile en azından günlerini, Eva'yı görmediği saatlerde bile onunla meşgul olduğu bir çerçeve içinde geçirdiğini söyleyebilirdi; bu durum hiç kuşkusuz karşılıklıydı, Elias böyle olduğunu varsayıyordu. Eva'yı tanımaya başlamıştı ve bu da Elias'ın bilincini çok tatmin edici bir şekilde biçimlendirmişti. Eva'nın aşina olmadığı pek çok tarafı vardı, Eva bunları kendine saklamıştı, yine de öğrendikleri bile kalıcı bir mutluluk kaynağı olmuştu Elias için. Bir büfede gözüne çarpan çikolata markasına bakıp Eva bunu çok sever diye düşünür, bir başka markayı gördüğünde Eva buna burun kıvırır diye geçirirdi aklından. Eva'nın akşamları çay sabahları ise koyu kahve tercih ettiğini biliyordu. Neleri ne zaman yemeyi sevdiğini, neleri yemeyi sevmediğini biliyordu. Eva'nın özgüvene sahip olduğu anları veya kendine güvensizliğini sakladığı anları biliyordu. Bu yolda kullandığı basit ve banal taktikleri biliyordu, bunları bilmeyi önemsiyordu çünkü bunlar Elias'ı Eva'ya bağlıyordu. Aynı zamanda Eva'nın da onu tanımaya başladığını biliyordu. Bütünün içinde hiç mi hiç önemi olmayan ayrıntılar, örneğin Elias'ın kırmızı biber soslu cipsi sevmesi, bifteğin yanında soğan istememesi, sabahları duş almaktan hoşlanmadığı için duşa gece girmesi gibi kendi başına önemsiz şeyler, bu vazgeçilmez alışkanlıklar -aslında alışkanlık haline gelmiş olmaları dışında Elias açısından hiç önemi yoktu bunların, onları kişiliğinin vazgeçilmez parçaları olarak görmüyordu ve her an terk edebilirdi- Eva'nın gözünde Elias Rukla olmak demekti ve bu yüzden de kırmızı biber soslu cips satın alarak, bifteğin yanına soğan koymayarak Elias'ı sevindiriyordu, Elias da aynısını yapıyor, Eva'ya sevdiğini bildiği her şeyi vererek -aslında son tahlilde Eva bunlara çok da meraklı değildi, kişiliğinin rastgele, önemsiz yanları olarak görüyordu bunları- Eva'nın alışkanlıklarını kabul ediyor, onları memnuniyetle benimsiyordu, işte bütün bunlar onları birbirlerine bağlayan, mutlu eden, birbirlerini düşünerek yaşadıkları ortak hayatlarıydı. Elias Rukla, bir kadın hayatına ciddi bir şekilde girmeden otuz altı yaşına gelmişti, bu nedenle de içinde bulunduğu duruma müteşekkirdi ve bunu evliliğin gizemi olarak tanımlamakta tereddüt etmiyordu. Eve geldiğinde Eva'ya neler anlatacağını aklından geçirirken mutlu oluyor, bunları dinlerken Eva'nın yüzünün alacağı ifadeyi görmek için sabırsızlanıyordu. "Bunları duymak Eva'nın çok hoşuna gidecek!" diye düşünüyordu. Binlerce saatini bu düşünme egzersizleriyle geçiriyordu, binlerce saatini konuyu kendine açıklamaya, he açıdan değerlendirmeye, son kez gözden geçirmeye veriyordu.


Dag Solstad - Mahcubiyet ve Haysiyet

Çevirmen: Banu Gürsaler Syvertsen, Yapı Kredi Yayınları, s.70-71


Yorum Gönder

0 Yorumlar