Kısa zamanda F'yi seviyorum; kolunun üzerini gevşekçe saran giysisinden, tabağıma yahni koyarken ileriye uzanışından hoşlanıyorum.
Uzun boylu çocukları, onların rahat unutkanlıklarını da seviyorum. H'yi çok fazla sevmemeye dikkat ediyorum.
O'yu istediğim kadar çok sevebilirim, sahilde kollarını sallayarak yürümesini ve bebeklerimizin onun kalçalarına tünemelerini. Her biri bir kalçasına.
Z kalbime bir şey yapmış gibi görünüyor. Onu gevşetmiş gibi. İçinde bir boşluk açmış gibi.
***
Z ve C küvetin içinde oturuyorlar, ciltleri ayna gibi bizi yansıtıyor. Musluklar damlatıyor. Günlerden pazar sanki.
Z ve C oturuyorlar ve biz de düşmesinler diye kolluyoruz. Ellerini çırpıyor, ucu ucuna ıskalıyorlar. Geriye kaykılıyorlar. Onları yakalıyoruz.
Buharlı camların ardında ada devam ediyor, ağaçları esintide kabarıyor, rüzgâr aldırmadan tepemizde girdap yapıyor.
Her tarafta tahribat var. Yüzlerce ya da binlerce yıl öncesinden başka kaçakların kalıntıları, diyor H. Keşiler, münzeviler, saçlarında arılar uçuşan vahşi adamlar.
Artık neredeyse kesinlikle boş, diye anlatıyor H. Ne olur ne olmaz, fazla uzağa gitmiyoruz.
***
Çok uzaklarda ve denizlerin altında kalan bir kitaptan eski bir öğüt, onlar uyuyunca uyuyun diyordu.
Ama Z uyur uyumaz ve kapıyı kapar kapamaz hayatta daha önce hiç olmadığım kadar uyanığım.
Beyaz duvarlarda bir cana yakınlık, üzerlerinde yüz desenleri ve her gün artan başka şekiller var. Yatağımıza yakın bir yerde yaşlı bir kadın duruyor. Sanki sakalları var.
Boyanın dokusunda R'yi bulabilir miyim acaba diye düşünüyorum. Ya da bu şekilde ona bize doğru gelen bir yol çizebilir miyim diye.
Onun yüzünü görmeye çalıştığımda kafamda canlanan tek şey geceleri kel kafasını boynuma yaslayan Z. Orada bir yerde R'yi özleyip özlemediğini merak ediyorum.
Sinir hücreleri arasındaki iletişim elektriksel mesajdır, değil mi? Kuzey ışıkları gibi renk patlamaları ya da kilometrelerce aşağıda ve tam da içimizde yüzen derin deniz yaratıklarıdır.
***
Gece hızla geçiyor ve bizler ağlayıp sızlanarak onu yitiriyoruz. İşte herkesin kaderden uzak yaşadığı yer, doğru dönemeç burası.
***
Kendimi ufak bir bezle örtüp sonra yeniden ortaya çıkarınca tabii ki hoşuma gidiyor.
Annemin ortaya çıktığı zamanki gibi. Onun annesinin de yaptığı gibi.
Bir şeyin yeniden geri geleceğini açığa çıkması. Yeniden. Ve yeniden.
***
Burada gerçekten bir şeyler yetiştiriyoruz. Yere tohumlar koyuyoruz ve büyüyorlar. Bazen. Rüzgâr kuvvetli ve toprak etkileyici bir şey. Fazlasıyla etkileyici.
Elektrik yok ama eski sihir var - tahta, fitil ve kıvılcım, her boyda alev.
Musluk dönüp dursa da bir şey akmıyor, ama çocuk tekerlemelerindeki gibi ip ve kuyusu olan bir kuyu var.
***
Sabah uyandığım zaman nerede olduğumu bilmiyorum.
Bedenime hiçbir şey ifade etmiyor. Neresi olduğu artık sorun değil sanki.
***
Evden bir kilim alıp Z'yi üzerine koyuyorum. Olaya doğru bizden hızla uzaklaşan gökyüzünün altında, engebeli arazide oturuyoruz.
Görünüşe göre olaysızlığa ulaşmışız: Z'nin bedeninin görünmez bir şekilde büyümesine, topraktan gelen yemeğimizin azar azar artışına.
***
Bir gece H eski bir radyoyu çalıştırmayı başarıyor. Sevişme sonrası açık saçık bir hışırtı gibi parazit sesi duyuyoruz. Başlangıçtan geriye ne kaldıysa, diye duymuştum bir seferinde.
Anakara alevler içinde, diyorlar onca kelimeyle. Su baskınından sonra yangın. Öyküyü takip edemiyorum. Unutuyorum.
Üstüm bebeklerle kaplı. C ve Z'nin ikisi de üzerimde uyuyorlar. Her şeyi bir kenara, O örgü örüyor. Mumlar zayıflayıp fısıldayarak sönüyor. Uzun boylu çocuklar yataklarındalar.
O ve ben kocalarımızın bir salda ya da başka bir adada beraber oldukarını hayal etmeyi seviyoruz.
0 Yorumlar