Xu Sabguan yutkunma sesinin giderek yükseldiğini duyuyordu.
"Sanle'nin mi ağzı sulandı? Yutkunma sesi öyle yüksek ki Yile ve Erle'nin de ağzı sulanıyor sanki. Xu Yulan senin de ağzın sulanmış bak. İyi dinleyin şimdi, bu yemeği özel olarak Sanle için pişirdim, sadece Sanle'nin ağzının sulanmasına izin var. Ağzınızın her sulanışında Sanle'nin domuz yahnisini çalıyorsunuz demektir. Sıra sizin yemeklerinize de gelecek, bırakın da Sanle şöyle gönlünce yiyebilsin önce, birazdan size de yemek pişireceğim. Sanle, kulaklarını iyice aç şimdi. Eti yemek çubuklarının arasına sıkıştırıp ağzına attın ya, çiğnemeye başladın... Tadına gelince, yağlı domuz eti yağlı olmasına yağlı ama o kadar da yağlı değil, yağsız et tam kıvamında ve sulu. Eti kısık ateşte neden o kadar uzun süre pişirdiğimi biliyor musun? Tadın etin tamamına yayılması için. Sanle, acele etme, afiyetle ye. Sırada Erle var, sen yemek istiyorsun Erle?"
"Ben de domuz yahnisi istiyorum, beş parça et olsun," dedi Erle.
"Tamam, şimdi Erle'ye beş parça et kesiyorum, hem yağlısından hem de yağsızından; kaynar suyun içine atıyorum, sudan çıkarıp kurumaya bırakıyorum, şimdi de kızgın yağın içine atıyorum."
"Baba, Yile ve Sanle'nin ağzı sulanıyor," diye araya girdi Erle.
"Yile!" diye kızdı Xu Sanguan, "Senin sıran gelmedi daha."
Sonra devam etti konuşmasına: "Erle'nin beş parça etini kızgın yağın içine atıyorum, üzerine soya sosu ekliyorum ama birazcık, bir tutam kadar."
"Baba, Sanle'nin ağzı hâlâ sulanıyor," diye yine araya girdi Erle.
"Sanle'nin ağzı sulanacak tabii," dedi Xu Sanguan, "çünkü kendi yemeğini yiyor, seninkini değil, senin et pişmedi daha."
Xu Sanguan, Erle'nin domuz yahnisini pişirdikten sonra bu kez de Yile'ye sordu:
"Yile, sen ne yemek istiyorsun?"
"Domuz yahnisi," dedi Yile.
Bu durumdan hoşlanmayan olan Xu Sanguan çocuklara çıkıştı:
"Madem üçünüz de domuz yahnisi yemek istiyordunuz, neden daha önce söylemediniz ki? Erkenden söyleseydiniz üçünüze birden aynı anda pişirirdim. Yile'ye beş parça et kesiyorum."
"Ben altı parça et istiyorum," dedi Yile.
"Yile'ye altı parça et kesiyorum, yağlısından ve yağsızından..."
"Ben yağsızından istemiyorum," dedi Yile, "hepsi yağlı olsun."
"İkisinden birden koyarsan daha iyi olur," dedi Xu Sanguan.
"Ben yağlısından yemek istiyorum," diye diretti Yile. "Benim yahnimin içinde bir gram bile yağsız et olmasın."
O sırada Erle ve Sanle de girdi araya: "Biz de yağlı et istiyoruz."
Xu Sanguan, Yile için tamamı yağlı domuz etinden oluşan yahniyi pişirdikten sonra Xu Yulan için de kısık ateşte sazan pişirdi. Balığın karnını yarıp içine birkaç dilim jambon, birkaç taze zencefil, birkaç dilim de mantar koydu; balığın pullarını tuzla ovdu, üzerine biraz sarı pirinç likörü döktü, doğranmış taze soğan serpti biraz, bir saat kadar pişmeye bıraktı, balığı voktan çıkardığında odanın içi mis gibi koktu.
Çok canlı bir biçimde betimlediği sazan, odanın içinde bir salya dalgası yaratınca yine çıkıştı çocuklara Xu Sanguan:
"Bu balığı size değil annenize pişirdim. Neden yutkunup duruyorsunuz öyle? Bir sürü et yemediniz mi az önce, hadi uyuyun artık."
En sonunda kendisine de yemek pişirdi Xu Sanguan, kendisine yaptığı yemek kızarmış domuz ciğeriydi.
"Önce domuz ciğerini çok küçük parçalar halinde doğruyorum, sonra ciğerleri bir kâsenin içine atıyor ve azıcık tuz serpiyorum, biraz da mısır nişastası çünkü mısır nişastası domuz ciğerini gevrekleştirir. Yarım bardak sarı pirinç likörü ekliyorum, likör ciğere aroma verir. Sonra iyice kıyılmış taze soğan serpiyorum, vokun içine yağ kızmaya başlayınca ciğerleri içine atıyorum. Ciğerin eşit pişmesi için karıştırıyorum, bir iki üç..."
"Dört... Beş... Altı..."
Yile ve Erle ve Sanle onun kaldığı yerden saymaya devam ediyordu, her biri diğerinin kaldığı yerden, ama Xu Sanguan hemen susturdu onları:
"Hayır, sadece üç kez karıştırılacak, dörde kalırsa fazla pişer ciğer, beşincide sertleşmeye başlar, altıncıda öyle sertleşir ki dişin bile geçmez. Üç kez karıştırdıktan sonra ciğerleri voktan çıkarman lazım. Ama yemek için acele etmiyorum, önce kendime iki bardak sarı pirinç likörü dolduracağım, likörden bir yudum alıyorum, boğazımdan mideme doğru ılık ılık akıyor, sıcak bir havluyla yüzünü silmeye benziyor bu, likör bağırsaklarımı bir güzel temizliyor, sonra yemek çubuklarını elime alıyorum, arasına bir ciğer parçası sıkıştırıp ağzıma atıyorum, çiğnemeye başladım... İşte hayat bu, ölümsüzler gibi yaşıyorum."
Odadaki yutkunma sesleri yine yükselince, "Bu kızarmış domuz ciğeri benim yemeğim. Yile, Erle, Sanle ve sen Xu Yulan, ağzınızın suyunu akıtarak yemeğimden çalıyorsunuz benim," dedi Xu Sanguan. Ardından da kahkahalarla gülmeye başladı.
"Bugün benim doğum günüm, hepiniz afiyetle yiyebilirsiniz benim kızarmış domuz ciğerlerinden."
0 Yorumlar