Bahçeye geldiğimizde beyaz bir perde germişlerdi ortaya. Sanki bu dünyaya ait değilmiş de gökten düşmüş gibi bir acayip duruyordu. Arkasında annemin yattığına inanmadım Nilgün. Çocukken saklambaç oynardık bazen. Annem her seferinde salondaki beyaz tüllerin arkasına saklanmış gibi yapardı. Ben onu bulunca "Aaa! Nasıl buldun hemen?" derdi ve gülerdik... Bir an, bahçenin ortasına koşup beyaz perdeyi aralarsam annemin aynı tepkiyi vereceğini düşündüm... Güleceğiz falan... Sen annemle oyun oynar mıydın Nilgün? Ben çok oynadım... Annem yıkandıktan sonra teyzem çağırdı yanına.
Annemin na'şını gördümdü;
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle,
Acıdan çıldıracaktım.
Birkaç saat içinde çok çökmüştü bedeni. Yüzü küçülmüş, yanakları erimişti. Sanki bütün uzuvları toprağa kavuşmak için can atıyormuş gibi çürümeye çalışıyordu. Halbuki annem yaşamayı severdi Nilgün. Salataya limon sıktıktan sonra iştahla yalardı parmaklarını. Salatalık soyduktan sonra kabukları yüzüne dizerdi sıra sıra... Genç kalmak için güya... "Sarhoşun tekiyle evliyim. Yüzüme baktığı mı var?" demezdi yani Nilgün... Hayata tutunan insanların ölümü daha acı gerçekten... Ölen babam olsaydı "Rahmetli hiç bakmıyordu kendine..." gibi bir şey denecekti. Sahi ya... Keşke ölen annem olmasaydı...
Sonra yüzünü örtüler annemin. Tabut kapandı. Ah... Ne fena bir ses çıktı kapanırken. Tuhaftır, birden annemi özledim Nilgün. Sevdiklerine, onlara veda eder etmez mi özlem duymaya başlarsın, yoksa vakit geçtikten sonra mı? Ben sevdiğim insanın yokluğunu o benim hayatımdan çıkar çıkmaz duyanlardanım sanırım. Sanki birkaç saniye önce değil de, yıllar önce öpmüşüm alnından. Buz gibi alnının dudaklarımdaki serinliği henüz geçmeden, "Durun! Tabutu açın, bir kez daha göreyim!" diye bağırasım geldi. Ama yapamadım... Üniversiteye kayıt yaptırmaya giderken, beni otogara annem bırakmıştı. Vedalaştık, ağlaştık... Otobüs tam hareket etmişti ki arıza yaptı, durdu. Dışarı fırlayıp, anneme nasıl hasretle sarıldığımı; uzak bir diyardan gelmişim gibi onun kokusunu içime çektiğimi dün gibi hatırlıyorum...
Onca kederin ortasında bile içimdeki öfke bir an olsun beni bırakmadı Nilgün. Bunu konuşmak istiyorum. Sen demiştin bana... Gömdüğün, yokmuş gibi davrandığım hisler gün yüzüne çıkacak diye. Haklıymışsın. Bak! Babama öfkeliyim, abimden korkuyorum, Ferhat'a aşığım...
0 Yorumlar