Altı aydır Meksiko'da, Chapultepec Parkı'nın çok yakınında oturuyoruz. Bu parktan, kaleden, gölden, bataklık servilerine ve dişbudak ağaçlarına tırmanan kavgacı sincaplardan bahsetmek isterdim ama hava durumu buna el vermiyor. Meksiko sonralarına, bu fazlasıyla soğuk ve kapalı günlere "yaz" diyor.
Abartıyorum, burada hava soğuk falan değil. Santiago'da ise öyle. Abartıyorum çünkü bazen orada olmak istiyorum. Her sabah kahvemi alıp Şili haberlerini açıyorum, iyisiyle kötüsüyle gün boyu zihnimde yankılanıyor hepsi. Meksikalı olan ve neredeyse yüm hayatını burada geçiren eşim, "Görünüşe göre Şili'de hiçbir şey olmuyor," diyor bazen. Sözlerinde ciddi değil ama büsbütün şaka da yapmıyor: Ülkeleri kıyaslamak saçma olduğu kadar kaçınılmaz da, gelgelelim sonuçlar hep iptidai, adaletsiz ya da geçici. Ayrıca hangi ülke daha az kötü yarışına girmek pek cazip bir şey değil.
Tarafsız bölgede tanıştık, haliyle de sonra iki istikametten, iki evden birini seçmek zorunda kaldık. Meksikayla karşılaştırıldığında Şili ilk bakışta, muhtemelen ikinci bakışta da neredeyse her bakımdan bir bardak süt veya cennet ya da ilk yanlış adımlarını -yeni yeni- atan bir ergen gibi kalıyor. Her halükarda, günün birinde Şili'de yaşama düşüncesiyle Meksika'da yaşamaya karar verdik.
Bazen yarı öfkeli bir şekilde bu Şili haberlerinden bahsediyorum ve eşimin -ona böyle hitap etmek "karım" demekten biraz daha az gülünç geliyor bana- haklı bir şekilde Meksika'da her şeyin çok daha kötü olduğu söylemine maruz kalıyorum. Bazense kendimi tutuyor, haberleri kendime saklıyorum, hani neredeyse, öyle bir niyetim olmadığı halde, bir turizm acentesinin ideal çalışanı gibi davranıyorum. Santiago'da yaşama fikri ona cazip gelsin, cazip gelmeye devam etsin istiyorum.
Şili'yi bu kadar kafaya takmadığım günler, hatta haftalar da oluyor; tabiri caizse daha bir Meksikalı oluyorum, bu da hoşuma gidiyor, çünkü Meksika insanı tüketse, altüst etse de aynı zamanda bağrına basıyor, ödüllendiriyor ve mezcal'a boğuyor. Her geçen gün daha sık bir şekilde iki ülkeyi nasıl da birbirine karıştırdığımızı açıkça görebiliyorum. Geçtiğimiz cumartesi günü kar yağışı ve elektrik kesintisi olduğunda Santiago'daymışım gibi bir hisse kapıldım ve tüm günü hayali bir karanlıkta, Enel'e öfke kusarak geçirdim. Daha sonra bunu eşime anlattım, belki de Santiago'da her türlü şeyin yaşandığını, şehrin güne karlar altında uyanabildiğini göstermek istemiştim. Bana Meksiko'da onlarca yıl önce görülen bir kar yağışının aile içinde hala bahsinin döndüğünü ama kendisinin şehri, şehrini karlar altında hayal bile edemediğini söyledi.
0 Yorumlar