Jean-Christophe Grangé - Son Av


Ovanın dip tarafında, kırmızı tuğladan inşa edilmiş bir çiftlik binası bir platform üzerine yükseliyordu. Sanki güneşin son ışınlarını tutmuştu ve bir çimenlikte unutulmuş bir mangal közü gibi basamaklı sekizin üzerinde cızırdıyordu. Ele geçirilecek kale burası mıydı?
Miğferi ile kurşungeçirmez yeleğinin arasına sıkışıp kalmış Ivana, SEK'in zırhlı araçlarının birinin arkasına gizlenmişti, ancak ceviz kıracağının kıskaçları arasındaki bir fındık kadar rahattı. Onun yanında Kleinert, namlusu aşağıya doğru çevrilmiş halde silahını göğsüne yapıştırmış, SUL pozisyonu almıştı ve her şeye hazır gibiydi. Çok seksi.
Niemans Kontes'le yüzleşmeye gittiğinde, Ivana kesin bir bulguya ulaşmıştı: Meşhur röetkenleri yetiştirenn kişinin adı ve adresi. Freiburg im Breisgau'nun güneyinde bulunan Kandern adlı küçük bir köyün eczacısının söylediğine göre bir adam her ay çinko eksikliğini takviye edici ilaçlar alıyordu. Adam Grafenhausen Bölgesi'ndeki bir başka köyün iyi bilinen bir veterinerinin reçetelerini kullanıyordu. Ama bir sorun vardı, veteriner asla bu reçeteleri yazmamıştı.
Ivana ilaçları satın alan adam hakkında hemen bilgi toplamıştı: Adı John Bruch'tu, 43 yaşındaydı, lisanslı bir avcıydı, birçok kez tutuklanmış ve şiddet uygulamaktan, kaçak avcılıktan, ağla avlanmaktan ve hayvanların üreme dönemlerine riayet etmemekten birçok kez mahkum olmuştu. Ayrıca cinayetten iki kez şüpheli durumuna düşmüş ama her seferinde aklanmıştı. Sonuçta, yine de on yılını parmaklıklar ardında geçirmişti.
Resmi kayıtlara göre, artık adam Gletscherkessel Prag Doğal Rezervi'nden çok uzak olmayan ıssız bir çiftlikte av köpekleri yetiştiriyordu.
Ama av köpekleri arasında röetken yoktu.
Esas konu farklıydı: Bruch altı yıldan beri Schwarzes Blut Vakfı için çalışıyordu. Yaşlı Franz tarafından işe alınan ve korunan sabıkalılar listesindeydi.
Kleinert çok hızlı davranmış, rekor bir süre içinde müdahale birimini harekete geçirmişti: SEK'in, Almanya Landespolizein'in taktik birimi, Spezialleinsatzkommandos'un adamları derhal Gletscherkessel Prag Doğal Rezervi'ne doğru yola çıkmış, hatta Kleinert, ıvana ve onların ekibinden önce oraya varmışlardı.
Diğer taraftan, Slav kız Niemans'a -telefona cevap vermiyordu- haber vermeye çalışmıştı. Kendini çaresiz hissediyordu. Ona göre operasyon orantısızdı. Her şeye rağmen amaç köpek yetiştiricisi eski bir kaçak avcıyı yakalamaktı. Ama Kleinert bu şekilde değerlendirmiyordu ve sonunda o da Kleinert'e hak vermişti: Bruch onları tüfekle ateş açarak karşılamıştı.
Şimdi manzaradan Ford Charbol olaylarındaki gibi pis kokular yükseliyordu. Polisler geniş ovanın ortasında konuşlanmıştı, akşam rüzgarı yüksek otları hafifçe tararcasına aralarından geçip gidiyordu. Her şey alacakaranlıkta titreşiyor gibiydi, ama bu daha ziyade, içinde bulunduğu andan etkilenmiş olan Ivana'nın algısıydı.
Arkasında ayak sesleri duydu. Niemens, nihayet. Alabros kesimi saçları, yuvarlak gözlükleri, siyah paltosu ve herkesten bir baş daha uzun bir boy. Yaşına rağmen, yorgun yüz hatlarına rağmen hiç de fena değildi; elbette asker tarzını sevenler için.
-Bu ne karmaşa? diye sordu, henüz soluklanmadan.
Kleinert durumu açıklama görevini üstlendi. Niemens, gergin bir suratla ovanın dört bir yanını kartal bakışlarıyla tarıyordu. Kuşkusuz, çalıların arasına gizlenmiş otomatik tüfekli adamları ve ağaçlara tünemiş, ellerinde Ultima Ratio'lar bulunan keskin nişancıları çoktan fark etmişti.
-Basit bir köpek yetiştiricisi için mi herkesi ayaklandırdınız?
Kleinert cevap olarak Niemans'a kurşungeçirmez bir yelek uzattı.
-Söz konusu değil, diyerek reddetti, bunlar bana sıkıntı veriyor.
Kimi zaman,Niemans başka bir çağa, başka bir dünyaya aitmiş gibi davranıyordu. Dudaklarının arasında, yanan sigaralarıyla altıpatlarlı sert adamların altın çağı.
Alman polis hiç istifini bozmadı, elindeki kevlar yeleği hala ona doğru uzatıyordu. Sonunda, Niemans paltosunu çıkardı ve kurşungeçirmez yeleği giydi. Biraz kaşındıktan sonra, meslektaşları gibi kuşanmıştı.
Ivana gülümsedi; Niemans'ını tanıyordu ve bu ortamın, havadaki barut kokusuyla onun hoşuna gittiğini biliyordu. O bir saha adamıydı ve Guernon'dan bu yana sahadan uzaktı.
-Herif bizi tüfekle ateş ederek karşıladı, diye belirtti Ivana. Fabian SEK'i çağırmakta haklıydı.
-Fabian mı?
-Boş verin.
Niemans'ın yüz ifadesi değişmişti, köpekli birimin çoban köpeklerini görmüştü.
-Röetkenleri bulmak için buradalar, diye açıkladı, Ivana.
Polis artık ona cevap verecek durumda değildi, çenesi kilitlenmiş, gözleri donuklaşmıştı.
-Niemans, beni dinleyin.
Polisten hiç tepki yoktu. Eli silahının üstündeydi, sahiplerinin yanında sakin bir şekilde bekleyen Alman çoban köpeklerini vurmaya hazırlandı.
Ivana onu paltosunun eteklerinden yakaladı ve bağırdı:
-Niemans!
Sonunda, gözbebeklerinde pırıltı meydana geldi. Bağlantıyı yeniden sağlamıştı.
-Bizimle uslu uslu oturun. Destek gelmesini bekliyoruz.
-Ne desteği?
-Stuttgart'tan, diye araya girdi Kleinert. Ayrıca savcının da bize yeşil ışık yakmasını beklememiz gerekiyor.
-Kendini kulübesine kapatmış kaçak avcıdan söz etmeye devam mı ediyoruz?
-Niemans, diye karşılık verdi Ivana, salağa yatmaktan vazgeçin. Eğer bu herif Kara Avcılar'dansa bize karşı lav silahı kullanabilir ya da üzerimize el bombası atabilir. İhtiyatlı davranmak daha iyi olur.
Niemans küçük bir baş hareketiyle durumu kabullendi. Bir şey düşünüyor gibiydi. Ivana baskın ve kuşatma konusunda bir şey bilmiyordu. Geceyi beklemek daha mı iyiydi? SEK'in bir saldırı planı var mıydı? Gece saldırısının daha muhteşem olacağını düşünüyordu. Dürbünle ve lazerli nişangahla donatılmış tüfekler sayesinde gece nar renginde küçük sevimli noktalarla aydınlanacaktı.
Sanki beklerken vakit geçmesi için, Alaman polis telsiz cızırtıları arasında teknik ibr tirada başladı:
-Henüz kapıyı kırmak gibi bir düşüncemiz yok, diye açıkladı, koçbaşı ya da plastik mermi...
-Neden gaz bombası kullanmıyorsunuz?
-Bu herif öfkeden kudurmuş durumda. En ufak bir risk alamayız. Takviye burada olduğunda ve yetkililer onay verdiğinde, bir helikopter yukarıdan yeni ekipler indirecek ve biz de saldırıya geçeceğiz...
Niemans elinde son model bir gaz bombası tüfeği bulunan bir polise ısrarla bakıyordu. Adamın aklı bir karış havada gibiydi.
-Her halükarda, diye Kleinert devam ediyordu, hiçbir şeyin farkında değildi, bu hem havadan hem de karadan yapılacak bir yıldırım harekatı olacak.
-Hemen harekete geçmemiz gerekiyor. Zaman kaybedemeyiz.
-Benim yetki alanımda ve benim ülkemdesiniz. Bir Fransız olarak, siz...
Niemans hızla elinde gaz tüfeği olan adamın yanına gitti. Elindeki bomba atarı aldı ve Kleinert'in yerine cümlesini tamamladı:
-Mükemmel bir fikrim var: Gidelim kapıyı çalalım.
-Niemans, istediğiniz şekilde davranmanıza izin veremem. Göz yaşartıcı bomba kullanmak için izin aldık ve bu...
Polis sert bir hareketle silahı kuşandı.
-"Yıldırım harekat" benim!
Sonra, gülünç bir şekilde cepheye doğru koşmaya başladı, yeşermiş bir otlakta koşan yalnız bir kamikazeye benziyordu.
Ivana da içinden mırıldanarak onun peşine takıldı:
-Niemans, bu sizin yaşamınıza uygun değil. (Sonra silahını iki eliyle kavrarken boğulacak gibi oldu, ekledi:) Sizin için çok geç, benim içinse çok erken...

Yorum Gönder

0 Yorumlar