Kazuo İshiguro - Gömülü Dev


Geldikleri yoldan geriye, eğreltilerle ısırganotlarının arasından yürümeye koyuldular. Fırtına yüzünden alttaki toprak tehlikeli hale gelmişti, bu yüzden, konaktan bir an önce uzaklaşmak istemelerine rağmen temkinli bir hızda ilerliyorlardı. Nihayet çökük toprak yola vardıklarında yağmur hala dinmemişti, buldukları ilk ulu ağacın altına sığındılar.
"Sırılsıklam oldun mu prensesim?"
"Merak etme Axl. Palto işe yaradı. Sen ne haldesin?"
"Güneş çıktığında çabucak kurumayacak kadar ıslanmadım."
Bohçalarını yere bırakıp ağacın gövdesine yaslanarak nefeslendiler. Bir süre sonra Beatrice usulca, "Axl, ben korkuyorum" dedi.
"Aa, neden prensesim? Korkacak bir şey yok artık."
"Hani o gün koca diken çalısının orada beni kara paçavralar içinde tuhaf bir kadınla konuşurken görmüştün, hatırlıyor musun? Avare bir deli gibi görünüyordu belki, ama anlattığı hikaye şu yaşlı kadının hikayesine çok benziyordu. Onun da kocasını bir kayıkçı götürmüş, onu kıyıda tek başına bırakmış. Yalnızlığına ağlaya ağlaya koydan dönerken yüksek bir vadinin kenarına gelmiş, önünde de, arkasında da upuzun bir patika görmüş, yol boyu kendi gibi ağlayan insanlar varmış. Ben bunu duyduğumda çok korkmamıştım Axl, bizimle ilgisi yok diye düşünmüştüm. Ama sonra kadın söze devam etti, bu toprakların bir unutuş sisiyle lanetlendiğini söyledi; biz de aynı şeyi kaç kere konuştuk aramızda. Sonra kadın bana, "Kocanla sen, paylaştığınız geçmişi hatırlayamazken birbirinize sevginizi nasıl kanıtlayacaksınız?" diye sordu. O günden beri hep bunu düşünüyorum. Bazen düşündüğümde o kadar korkuyorum ki."
"Ama korkulacak ne var ki prensesim? Biz öyle bir adaya gitmeyi düşünmüyoruz, istemiyoruz da."
"Olsun Axl. Biz daha öyle bir yere gitmeyi düşünme fırsatını bulamadan ya aşkımız solup giderse?"
"Sen ne diyorsun prensesim? Bizim aşkımız nasıl solabilir? Aklı havada genç aşıklarken şimdiki kadar güçlü müydü aşkımız?"
"Ama Axl, o günleri hatırlayamıyoruz bile. Ne de aradaki yılları. Ateşli kavgalarımızı da, bağrımıza bastığımız küçük mutluluklarımızı da hatırlamıyoruz. Oğlumuzu, niçin bizden uzak olduğunu hatırlamıyoruz."
"Bütün o anıları geri getirebiliriz prensesim. Ayrıca ben ne hatırlarsam hatırlayayım, ne unutursam unutayım, kalbimde sana olan sevgim hiç değişmeyecek. Sen de öyle düşünmüyor musun prensesim?"
"Evet Axl. Ama bir yandan düşünüyorum, acaba bugün kalbimizde hissettiğimiz şey, yağmur çok dindiği halde şu tepemizdeki ıslak yapraklardan üstümüze düşen yağmur damlaları gibi bir şey mi? Acaba anılarımız olmayınca aşkımız da mecburen solup gidecek mi?"
"Tanrı böyle bir şeye izin vermez prensesim." Axl bunu alçak sesle, neredeyse fısıltıyla söyledi, çünkü kendisi de içinden adını koyamadığı bir korkunun yükseldiğini hissetmişti."
"Koca diken çalısının orada konuştuğumuzda," diye devam etti Beatrice, "tuhaf kadın daha fazla vakit kaybetme diye uyardı beni. Paylaştıklarımızı iyisiyle kötüsüyle hatılamak için elimizden geleni yapmamızı söyledi. Şimdi de şu kayıkçı, tam ayrılırken beklediğim, korktuğum cevabı verdi. Şu halimizle hiç şansımız var mı Axl?" Öyle biri bize en aziz anılarımızı sorarsa? Axl, o kadar korkuyorum ki."
"Korkma prensesim, korkacak bir şey yok. Anılarımızı temelli kaybetmedik, sadece bu kahrolası sis yüzünden bulamıyoruz nerede olduklarını. Tekrar bulacağız onları, gerekirse tek tek. Bu yolculuğa da bunun için çıkmadık mı? Oğlumuzu karşımızda bir görelim, mutlaka birçok şeyi hatırlayacağız."
"Umarım öyle olur. Şu kayıkçının söyledikleri iyice korkuttu beni."
"Unut kayıkçıyı prensesim. Bizim onun kayığıyla adasıyla da işimiz yok. Hem haklısın, yağmur dindi, şu ağacın altından çıksak daha çabuk kururuz. Düşelim yola, unutalım bu kaygıları."

Yorum Gönder

0 Yorumlar