André Malraux - Umut


“İnsanoğlunda müthiş, bitmek tükenmek bilmez bir umut kuyusu var... Haksız yere hüküm mü giydin, önüne hep kaz kafalılar çıktı da kimse seni anlamadı mı, nankörlüğe ya da kalleşliğe mi uğradın, umut kuyusuna başvuracaksın... Şimdi devrim hangi rolü oynuyor bilir misiniz? Zamanında ölümsüzlüğe kavuşmak arzusunun oynadığını. Özelliklerinden çoğunu en iyi açıklayan da bu zaten. Eğer herkes hükûmet şöyle ya da böyle olsun diye sarf ettiği gayretin üçte birini kendini düzeltmeye sarf etmiş olsaydı, yaşanabilecek bir yer olurdu İspanya.” 
- Fakat, tek başına yapmak gerek bu işi, bütün mesele de burada. 
- İnsan herhangi bir eyleme her yanıyla bağlanmaz, sınırlı bir yanıyla bağlanır; üstelik, eylem toptancılığa yattıkça ufalır bağlanan yan. İnsan olmak dehşetli güç bir şey Mösyö Scali, bilirsiniz, politikacıların sandıklarından çok daha güç. 
Ayağa kalkmıştı Alvear: “Benim anlayamadığım, sizin bu evrene katlanabilişiniz. Siz ki Masaccio’yu, Piero della Francesca’yı yorumlayan adamsınız...” 
Scali, Alvear’ın düşünceleri mi bunlar, yoksa acıları mı acaba diye kendi kendine sormaktaydı. Nihayet: 
- Peki, dedi, hiçbir cahil kalabalığı içinde yaşadınız mı siz? 
Bu defa Alvear düşündü. 
- Yaşamadım sayılır, ama çok iyi kestirebiliyorum nasıl olacağını. 
- Orta çağın ünlü vaızlarından bazılarını bilirsiniz, elbet? 
Alvear başını eğdi. 
“Kim dinliyordu bu vaızları? Bugün benim birlikte savaştıklarımdan çok daha cahil birtakım adamlar. Anlayabiliyorlar mıydı dersiniz?” 
Alvear, hem sakalının ucundaki virgülü parmağına doluyor, hem de Scali’ye, sözü nereye bağlayacağınızı anlıyorum dermişçesine bakıyordu. Fakat sadece: 
- Şüphesiz! diyerek cevaplandırdı sorusunu. 
- Az önce umuttan söz ettiniz. Tıpkı aşkla birleşmiş insanlar gibi, eylemde ve umutta birleşmiş insanlar, tek başlarına asla ulaşamayacakları yerlere varırlar. Şu bizim filo var ya, bütünüyle, onu meydana getirenlerin teker teker handiyse hepsinden daha bir soyludur. Oturduğu yerde, gözlüklerini parmaklan arasına almıştı; Alvear sadece yüzünü görüyordu onun, anlatmak için yaratıldığı şeyleri, yani fikirlerini anlattığı için güzelleşen yüzünü. Ansızın, yassı ve kalın ağzıyla hafifçe çekik gözleri, gizemli bir düzende uyuşmuşlardı sanki. 
“Yaşadığım onca şeyin çoğundan yorgunum; yine de gözümde insanın aslı budur, bu gibi yerlerdedir. “Alnının teriyle ekmeğini kazanacaksın” mı demiş, sizi bilmem ama, bizim için de böyle bu, hele üstüne üstlük ter buz gibi soğuk olursa...”


 

Yorum Gönder

0 Yorumlar