Siz Yere İnebilirsiniz, Ben İnmem!
Şeftali, badem ve kiraz ağaçları çiçeğe durdu. Cosimo ile Ursula günlerini birlikte, çiçeğe durmuş ağaçların üstünde geçiriyorlardı. İlkbahar, hısım akrabanın kasvetli komşuluğunu bile neşesiyle renklendiriyordu.
Sürgünler topluluğunda ağabeyim hemen yararlı olmayı becerdi, ağaçtan ağaca geçmenin değişik yollarını öğreterek bu soylu aileleri her zamanki ölçülülüklerinin dışına çıkıp biraz hareket etmeye özendirdi. Daha yaşlı sürgünlere misafirliğe gitme olanağı sağlayan halattan köprüler yaptı. Böylece, yaklaşık bir yıl kadar yanlarında kaldığı İspanyolların yerleşim yerini, kendi buluşu olan su depoları, fırınlar, kürklü uyku tulumlarıyla donattı.
Fikirler eşlik etmiyorsa mekanik yeniliklerin ne hükmü vardı, Cosimo o ölçülü asilzadelere Rousseau ve Voltaire’in düşüncelerini anlatmaya çalışıyordu. Pek de başarılı olamıyordu, çünkü hiçbiri dediklerinden hiçbir şey anlamıyordu. Ama Don Sulpicio, baronu tehlikeli bir kafaya sahip biri olarak değerlendirmeye ve Don Frederico’yu kızının onunla gezmemesi konusunda doldurmaya başladı.
Aslında, bu soylu aileler çok sıkı geleneklerle yetiştirilmiş olmalarına rağmen, sürgünde, ağaçların üstünde sürdürdükleri hayat içerisinde pek çok şeye kulak asmıyorlardı. Cosimo’nun iyi bir delikanlı olduğunu düşünüyorlardı, soyluydu, üstelik onlara faydası vardı ve kimse kendisini zorlamadığı halde onlarla kalıyordu; her ne kadar, Ursula’yla aralarında bir sevgi bağı olduğunu fark ediyorlar, sık sık çiçek ve meyve toplamak bahanesiyle meyve ağaçlarının arasında kaybolduklarını görüyorlarsa da karşı çıkmamak için bu durumu görmezden geliyorlardı.
Fakat Don Sulpicio’nun ortalığı karıştırmasından sonra, Don Frederico artık bilmezden geliyormuş gibi davranmayı sürdüremezdi. Cosimo’yu görüşmek için bulunduğu çınara çağırdı. Uzun, kara Don Sulpicio yanı başındaydı. [kız] ile görülüyormuşsun.”
“Hablar vuestro idiota [sizin dilinizi] öğretiyor bana Efendimiz.”
“Kaç yaşındasın?”
“Diez y neve [on dokuz] sayılırım.”
“Joven! [Genç!] Çok genç! Kızım evlenecek yaşa geldi. Por fue [niçin] ona eşlik ediyorsun?”
“Nasıl?”
“Kızım sana el castellano’yu [İspanyolcayı] iyi öğretememiş hombre [be adam]. Diyorum ki, kendine bir nova [eş] seçmeyi, bir yuva kurmayı düşünmüyor musun?
Sulpicio ile Cosimo, aynı anda bir hareket yaparak ellerini öne doğru uzattılar. Konuşma öyle bir mecraya doğru akmaya başlamıştı ki, Don Sulpicio’nun istediği bu değildi, ağabeyimin de.
“Yuvam,” dedi Cosimo, en yüksek dalları, bulutları göstererek, “işte bunlar benim yuvam, tırmanabildiğim yere kadar, yukarı çıkabildiğim…”
0 Yorumlar