Katharine Burdekin - Swastika Geceleri


 "Ama neden, Alfred? Üstün olduğundan eminim ama ya o Nazi Kan Soyu meselesinde haklıysa?"

   "Çünkü ortada gerçek bir fark varsa, kendiniz olmanız en iyisidir. Bir erkek, fil ya da tavşan olmak istemez. Düşünebilseydi fil de bir tavşan ya da bir erkek olmak istemezdi. Kendisi olmak isterdi çünkü dünyadaki en iyi şeyin kendisi olduğuna inanırdı. Bir bakıma kendisinin dünya ve tüm bir hayat olduğuna. Kendiniz olduğunuz hayat saf hayattır. Başka bir hayata imrenerek, özlemle bakıyorsanız, hayatınızı, kendinizi kaybetmişsiniz demektir. O halde, bir Alman başka bir hayatsa, gerçekten farklı türden bir hayatsa, kendini üstün hissedecektir; ben de öyle. Temel değersizliğimin bir bölümündeki kabulleniş, sadece erkekliğime değil, hayatın kendisine karşı da işlenmiş bir günahtır. Alman olduğu sanılsın diye çabalayan ve kendi dilini hiç konuşmayan İngilizlere rastladınız mı?"
   "Evet."
   "Rol yapmaya çalışmayan İngilizlerden daha çok aşağılamadınız mı onları?"
   "Evet, elbette."
   "Siz bilmeseniz de, Almanların çoğu da böyle yapar. Almanlar bilinçli olarak değersizliğimizi kabul etmemizi isterler; bilinçsiz olarak hayatla temas halindedirler ve bu kabullenişin hayata karşı işlenmiş bir suç olduğunu bilirler. Kadınların asla kendileri olamamalarının sebebi, hayata karşı bir suç işlemiş olmalarıdır. Başka bir hayat formu görürler, kendi hayatlarından tamamen farklıdır bu, Kan Soyu kadar belirsizdir ama cinsiyette farklılık gösterir ve derler ki: 'Bu bizim formumuzdan daha iyi bir form.' İşte bu yüzden erkekler onları bilinçsizce aşağılarlar, bilinçli olarak ise değersizliklerini kabul etmelerini isterler. Ne Alman ne de İngiliz olan, korkak birer geri zekalıdan başka bir şey olmayan o faydasız İngilizler gibi, kadınlar da ne erkek ne de kadındır; karışık bir türdür sadece."
   "Ama Alfred, Alfred, kadınların kendilerini bizden üstünmüş gibi düşünmeleri gerektiğini söyleyemezsin. Bu çılgınca bir düşünce."
   "Mantıklı bir düşünce," dedi Alfred. "Kadınları şu anki halleriyle düşünmeyin, bu insanın kafasını karıştırabilir. Önermeyi düşünün. Bir şey olan her şey, başka bir hayat formundan önce kendi gibi olmalıdır. Kadınlar bir şeydir - dişidir, öyle olmak istemelidirler; bunun en üstün, insan hayatının mümkün olan en yüce formu olduğunu düşünmek zorundadırlar. Ama elbette biz bunu düşünmemeliyiz. Aksi takdirde yine suç işlemiş olur ve dağılırız. Kadınlar kız çocuk doğurmaktan gurur duymalı; biz de erkek çocuk sahibi olmaktan gurur duymalıyız. Bir kadın on tane kızı ve hiç oğlu olmadığı için, on tane oğlu ve hiç kızı olmayan bir erkek kadar gurur duymuş mudur?
   "Hayır!" dedi Şövalye güçlükle soluyarak. "Elbette hayır. Bildiğim kadarıyla duymamıştır."
   "O halde suç, tarih başlamadan önce, gerçek bir kabile karanlıklarında işlenmiştir. Ve işte buradayız," dedi Alfred memnuniyetle. 
   "Neredeyiz?" diye sordu Şövalye.
   "Kadınların daima onlara dayatılmış bir model üzerinden yaşamalarının bir açıklaması var, çünkü hiç de kadın değiller ve hiç bir zaman da olmadılar. Kendileri değiller. Her şeyden üstün olduğunu bilmeyen hiçbir şey kendi olamaz. Hiçbir erkek Tanrı'nın dişi olduğuna inanmaz. Hiçbir kadın Tanrı'nın erkek olduğuna inanmaz. Bu Tanrı'yı aşağılamak demektir."



Yorum Gönder

0 Yorumlar