L. M. Montgomery - Yeşilin Kızı Anne


 Daha önce hiç gelin görmedim ama neye benzeyeceğini tahmin edebiliyorum. Kendim gelin olmayı hiç beklemiyorum. O kadar gösterişsizim ki kimse benimle evlenmek istemez. Tabii, başka ülkeden gelmiş yabancı biri değilse... Sanırım, yabancı biri o kadar seçici olmaz. Yine de bir gün beyaz elbisemin olmasını umuyorum. Bu, benim için olabilecek en büyük dünyevi mutluluk! Güzel kıyafetlere bayılıyorum. Hatırlayabildiğim kadarıyla, hayatım boyunca hiç güzel elbisem olmadı. Tabii aslında bu, beklentiyi daha da arttırıyor, öyle değil mi? Yine de kendimi harika kıyafetler içinde hayal edebilirim. Bu sabah yetimhaneden çıktıktan sonra çok utandım çünkü bu eski, korkunç elbiseyi giymek zorundaydım. Bütün yetimler bunları giymek zorunda, biliyor musunuz? Geçen kış, Hopeton’daki bir tüccar, yetimhaneye üç yüz metre kadar bu keten yün karışımı kumaştan bağışladı. Bazı insanlar bunu, kumaşı satamadığı için yaptığını söyledi. Fakat ben yüreğindeki iyilikten yaptığına inanmayı tercih ederim, siz de öyle düşünmez miydiniz? Trene bindiğimizde, sanki herkes acıyarak bakıyormuş gibi hissettim. Sonra hemen işe koyulup dünyadaki en güzel açık mavi, ipek elbiseyi giydiğimi hayal ettim. Hayal kuracaksan, zamanına değecek şeyler üretmelisin çünkü. Çiçek ve erikle dolu şapkam, altın saatim, yumuşak eldivenlerim, güzel botlarım da varmış. Sonra, neşem hemen yerine geldi. Adaya varana kadar yolculuğun tadını çıkardım. Gemiyle gelirken hiç midem bulanmadı. Bayan Spencer’ı normalde gemi tutardı ama o da iyiydi. Suya düşebileceğim endişesiyle sürekli beni izlediği için hasta olmaya vakti kalmadığını söyledi. Sinsi sinsi etrafta dolaştığımdan ona rahat vermemişim. Fakat onu deniz tutmasından kurtardıysa, iyi ki dolaşmışım; bu şekilde iyilik etmiş sayılırım, değil mi? Gemideyken görülebilecek her şeyi görmek istedim çünkü bir daha buna imkânım olup olmayacağını bilmiyordum. Ah! Ne kadar çok kiraz ağacı çiçek açmış! Bu ada, gördüğüm en çiçek dolu yer! Buraya şimdiden bayıldım. Burada yaşayacağım için çok memnunum. Prens Edward Adası’nın, dünyadaki en güzel yer olduğunu hep duymuştum. Eskiden burada yaşadığımı hayal ederdim ama bunun gerçekten olmasını beklemiyordum. Hayallerinin gerçeğe dönüşmesi enfes bir şey, öyle değil mi? Ama o kırmızı renkli yollar çok komik. Charlottetown’da trene bindikten sonra, yanımızda kırmızı yollar belirmeye başladığında Bayan Spencer’a neyin onları o hâle getirdiğini sordum. Bana cevabı bilmediğini ve Tanrı aşkına ona daha fazla soru sormamamı söyledi. O ana kadar belki bin tane sormuşum. Sanırım gerçekten de sordum ama bilmediğin şeyleri, soru sormadan nasıl öğreneceksin? Peki, yolları kırmızı yapan nedir?”

Yorum Gönder

0 Yorumlar