Belki de dünyanın alışkanlıklarını değiştirmek ve insanın yaşadığı ortamı insan haysiyetine daha uygun bir yer kılmak, böylelikle yaş ilerledikçe çocuğun insanlığının tehlikeye girmemesini sağlamak daha iyi olurdu. Genç Henryk Goldszmit doğduğu yüzyılın umutlarını paylaşıyordu, insanların dünyanın iğrenç alışkanlıklarını değiştirebilecek güce sahip olduklarım sanıyordu: Hem gerçekleşebilir hem de gerçekleştirilmesi gereken bir görev. Ama zaman geçtikçe, iyi ve kötü niyet kurbanlarının ve “yan etkileri”nin sayısı zirveye vardıkça ve düşler hayal gücüne giderek daha az yer verecek şekilde, hayat yerini ölüme ve çürümeye bıraktıkça, söz konusu büyük umutlar bütün inandırıcılığını yitirdi. Henryk Goldszmit’in kendisinin bile bilmediği rahatsız edici hakikati Janusz Korczak gayet iyi biliyordu: insan haysiyetine yaraşır bir dünyaya götüren hiçbir kestirme yol yoktur; haysiyetlerini çoktan yitirmiş ve başkalarının haysiyetine saygı gösterme alışkanlığı olmayan insanlar tarafından her gün yeniden inşa edilen “reel dünya”nın ise haysiyet ölçütüne uyma şansı pek azdır.
Bizim dünyamıza kusursuzluğu benimsetemeyiz. Ne erdem dayatabiliriz ne de erdemli davranmaya ikna edebiliriz. Bu dünyayı ne orada yaşayan insanlar için sevimli ve hoşgörülü kılabilir, ne de idealde arzu edilen haysiyet düşleriyle uzlaştırabiliriz. Ama denememiz gerek. Siz de deneyeceksiniz. Henryk Goldszmit’in kaleminden doğan Janusz Korczak olsaydınız siz de her koşulda bunu yapardınız.
Ama nasıl denerdiniz? “Büyük Toplum” içinde güvenlik ve özgürlük dairesini kareye dönüştürmeyi başaramadığından, demir parmaklıklı sitelerin, alışveriş merkezlerinin ve lunaparkların tasarımcısı haline gelivermiş olan şu eski tarz ütopik kâhinler gibi denemezdiniz herhalde... Her insanın doğuştan sahip olduğu haysiyeti çalmak, çürütmek ve sakatlamak isteyen hırsızlara ve kalpazanlara karşı koruyarak yapardınız bunu; ve henüz vaktiniz varken bütün bir ömür boyunca sürecek bu göreve haysiyetli çocukluk yıllarınızda başlardınız. Ağaç yaşken eğilir!
Buna varmanın bir yolu, muhtemelen de en akla yatkını, insanın aşağılanma ve haysiyetsizlikleriyle çürümüş ve kirlenmiş bir dünyanın sağlığa zararlı sızıntılarından çocukları korumaktır; sığmak kapısının hemen öte tarafında işleyen orman kanununun sızmasını engellemektir. Korczak’ın öksüzler yurdu savaş öncesinde bulunduğu Krochmalna’dan Varşova gettosuna taşındığında, Korczak giriş kapısının kapatılmasını ve giriş katındaki pencerelerin tuğlalarla örülmesini emreder. Gaz odalarına pek yakında başlayacak sevk ihtimali gerçeğe dönüşürken, Korczak’ın öksüzler yurdunu kapatma ve bazılarının tek tek kaçma ihtimali (yalnızca bir ihtimal!) olur diye çocukları bırakma fikrine karşı çıktığı söylenir. Belki de bu zahmete değmediğini düşünüyordu: Sığınaklarının dışına çıktıklarında çocuklar korkuyu, aşağılanma ve nefreti öğreneceklerdi. En kıymetli değeri yitireceklerdi: kendi haysiyetlerini. Haysiyetleri bir kez ellerinden alındığında, hayatta kalmak neye yarar? İnsani değerlerin en kıymetlisi olan bu değer, insanlığın olmazsa olmaz özniteliği haysiyetli bir hayattır, yoksa ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak değil.
0 Yorumlar