Altın Mabet'i yaktığım takdirde, insanlar dünyada yok edilemeyecek bir şeyler olduğu gibi bir düşüncenin saçmalığının bilincine varacaklardır. Beş yüzyıl boyunca kıyıda suyun yüzeyinde bir yansıma olarak ayakta kalmış olmanın, varlığını sürdürmenin bir önemi olmadığını anlayacaklardır...
Umutsuz bir şekilde huzurun mümkün kıldığına inanılan yaşamak, var olmak postulatından kuşkulanmayı öğreneceklerdir.
Hayatla kalmamızı sağlayan, yaşama şansımızı arttıran şey, şu katılaşmış zaman adlı ambalajdır… Örneğin evlerde kullanılan şu çekmecelere bir bakın. Uzun bir zaman dilimi sonunda, zaman bir nesneye dönüşmektedir. Kırk, elli ya da birkaç yüzyıl sonunda zaman katılaşarak bir nesne görünümüne bürünmektedir. Başlangıçta küçük bir mekâna sahip olan nesne şimdi, bir anlamda, katılaşmış bir zaman dilimini işgal etmektedir. Katılaşmış zamansa bir tür tinsel töz hâlini almış gibidir.
Söz gelişi yüzyıllık zaman dilimi sonunda bir eve ait nesneler biçimsel dönüşüme uğrayarak ruhları temsil etmeye başlamakta ve insanların yüreklerine uğursuzluk düşüncesini sokmaktadırlar -bu olaya Tsukumogami ya da mutsuzluğun ruhu denilmektedir. Her yıl ilkbahar öncesinde ev eşyalarını sokağa atma âdeti vardır. Buna evi temizlemek deniliyor, nedeniyse şeylerin başına bir felâket gelmesini engellemek.
Görüleceği gibi gerçekleştirmek istediğim eylem insanların Tsukumogami’nin yol açacağı felâketleri görmelerini sağlayacaktır. Bu eylemim Altın Mabet’in ait olduğu dünyayı alt üst edecek ve Altın Mabet’in var olmadığı bir dünyaya geçilmesini sağlayacaktır… Hiç kuşkusuz bu olaydan sonra bir başka dünyada yaşanmaya başlanacaktır.
Altın Mabet öyküsü müthiş bir alegoridir. Bu İntikam alan kötülük alegorisi olarak adlandırılabilir. Güzellik hatta abartılı bir güzellikten kurtulmanın tek yolunun onu yok etmek olduğunu göstermektedir.
Yalnızca güzellik değil, zekâ da böyle kötü bir duruma düşürülebilir.
Zekâ insanı hiçbir şeyden korumaz, hatta aptallık yapmasını bile engelleyemez.
Zeki olmak insanın aptalca davranmasını engellemediği gibi kimi zaman zekâ aptallığı besler -tersi de geçerlidir.
Zekâ, aptallığa bir son veremeyeceği gibi çok zeki olmak kaçınılmaz bir şekilde aptallıkla noktalanmaktadır. Zekânın peşini bırakmayan aptallık karşı konulması olanaksız karşılık verme kuralı gereğince onu bir ikiz, bir gölge gibi izlemektedir. Bu cehennem azabından yalnızca, zekâya aptallık düzeyinde karşı koyabilen düşünce ve zihin açıklığı kaçabilir. Aslında iyilik ya da kötülüğe özgü bir oyun kuralı yoktur. Bunların, Möbiyüs şeridine benzer bir şekilde iç içe geçmiş oldukları söylenebilir. Tahammül edilmesi olanaksız şu kolektif zekâ üretimine bakılarak, gelecekte yapay aptallık oranının giderek artacağı söylenebilir.
Geçen yüzyılı andıran birkaç bin yılın ardından insanın gerçekleştirdiği şeylere bakıldığında en üst zekâ düzeyine varıldığı görülecek ve bu yüzden zekâ bütün saygınlığını yitirecektir. Hiç kuşkusuz zeki olmanın yararları olacak ancak zeki olmak o kadar sıradan bir şey hâline gelecektir ki, daha üst düzey bir zevk anlayışı bu zorunluluğu ayağa düşmüş bir şey gibi yorumlanacaktır. Bilim ve hakikat despotluğu nasıl yalana kucak açabilecekse, zekâ despotluğu da yeni bir tür soyluluk duygusu üretebilecektir. İşte o zaman belki soylu olarak çılgınca düşüncelere sahip olmak anlamına gelecektir. (Gaya Scknza)
Nietzsche’nin kehânetinin gerçekleşmesi için yüzlerce yılın geçmesine gerek kalmadı. Yapay Zekânın “zekânın en üst aşaması”, bütünsel/integral ve sınır tanımayan bir zekâ – ortaya çıkmasıyla bu kehânet kısa bir sürede gerçekleşti.
Cinsellikten yoksun, bitişiklik ve zihinsel aşılama yöntemiyle dur durak tanımadan gelişen bir zekâ. Bu fraktal, sınırsız bir bölünme kapasitesine sahip bir zekâ olmakla birlikte kendi kendine karşı direnemediği için bölünemeyen bir zekâdır.
Öyleyse bu tek hücreli varlıkların çoğalması yönünde kesin bir gelişmedir. Bu her türlü karmaşık ve analitik düşünce aşaması öncesine denk düşen, sayısal bir zincir ve otomatik hesaplama biçimidir. Bu biyolojik anlamda cinselliğe sahip olma aşaması öncesine gerilemenin eş değerlisi olarak kabul edilebilecek zihinsel bir gerilemedir. Türümüz klonlama sayesinde benzer bir genetik kendi-içine-çekilme sürecine girerek, üremenin sıfır noktasına doğru gerilemiştir. Ait olduğumuz tür, zihinsel düzeyde, düşüncenin sıfır noktası denilebilecek Yapay Zekâ’ya doğru gerilemiştir.
0 Yorumlar