Deniz Tarsus - Ben Murtaza


Opera bitti. Güzel giyimli şık kimseler dağılırken, dünyada onca mutsuzluk olsa kaç yazar, musiki dinleyenlerin suratında âşık sırıtışı. “Bu insanlar neden böyle güler?” dedim İlhami’ye. “Aptallar da ondan,” dedi. Suratını buruşturdu, kibirden değil, yalan ziyan sebep. “Neden aptal olsunlar?” dedim, “Musiki mest etmiş belki.” 
“Olacakları hesap etmemek nasıl bir intihar? Savaş burayı da vuracak günün sonunda. En çok da onları. Hiçbir şey yaşanmıyormuş gibi tiyatro edip inanmalarına şaşırıyorum. Olanı olacağı hesap edip rasyonel bakılmasından yana oldum hep. Bu insanlar emin ol az da olsa cebir bilir. Bu hesap, mantık yahu, her şeyde çalışır.” Ciddileşti, kaşları kalktı İlhami Ziya’nın. Sarhoşluk aniden gitti. Geçiverdi şarabın etkisi. “Cebir bilir misin sen?”  “Bilirim. İyi bilirim.” “Hâlâ mesleğini demedin?” “Söylerim sonra.” Durdu, beni baştan sona şöyle bir süzdü, gülümsedi. “Murtaza be, sen belli iyi niyetli birisin. Burada da yenisin. İş, yemek, kalacak yer ister misin?” “Kaptan sağ olsun, emeğimizin karşılığını verdi, cebimizi parayla doldurdu. Mevsim de yaz. Hava mis gibi. Bu para uzun süre karnımı doyurur. Sokakta yatmak da dert değil. Daha fazla paraya lüzum yoktur, sağ ol,” dedim, güldü İlhami Ziya. “Ne garip adammışsın sen be! Millet para para diye çırpınır. Tamam haklısın. O zaman şöyle izah edeyim. Ben bu handa hem yaşarım hem çalışırım. Önceden benim işlere yaverlik eden bir bey vardı. Alkole tövbe etmiş zamanında, o gelir çalışırdı, işimi görürdü. Sonra aniden kayboldu gitti, kim bilir nereye, o gidince işlerim aksadı. Bu aralar eskisi kadar çalışmama gerek yok. Kendi kendime yetiyorum ama sen yardıma gelsen ne güzel olur. Hem gezip gördüğün yerleri de anlatırsın, benim de ufkum genişler. Ne dersin?” “Anlaşmayı şöyle yapalım Ziya beyi, senin işini görürüm seve seve, gocunmam. Hikâye de anlatırım, şu gözler neler gördü yaşadı, bir ben bilirim. Evinde kalır, yemeğini yerim ancak para almam.” “İyi peki bakalım, sen bilirsin. Son bir şartım var. Murtaza. Aşağıda göreceğin hiçbir şeyi kimseye anlatmak yok. Asla ve kat’a. Aşağısı bu dünya için bir muammadır. Erken edinilmiş bir icat.” Hayda! Arkadaş hep mi gariplikler bulunur dibime gelir? Görüyor musun Selim beyi, hadi gel de korkma şimdi. “Ne icadıymış bu İlhami beyi, cin dedin peri dedin, şimdi de adı icat oldu.” “Şu şarabı içelim de madem anlaştık seninle, inelim gör bakalım aşağıda ne varmış.” Sana daha önce bahsetmedim Selim beyi bizim emektar çakıdan. Hep ceptedir. Emektar çakı, yol arkadaşı. Attım elimi cebime, yerinde mi diye yokladım. Parlak yüzü iyi bir adam İlhami Ziya beyi, ancak şarap bu, kötü ediverir adamı.


 

Yorum Gönder

0 Yorumlar