Eduardo Galeano - Zamanın Ağızları


Zamanın Haritası
Dört milyar beş yüz milyon yıl önce, bir yıl eksik bir yıl fazla, cüce bir yıldız bugün yeryüzü ismine karşılık gelen bir gezegen tükürdü. Dört milyar iki yüz milyon yıl önce, ilk hücre denizden ilk yudumu tattı, hoşuna gitti ve iki tane oldular; birlikte bir şeyler içsinler diye. Dört milyar küsur yıl önce, daha neredeyse maymun olan erkek ve kadın ayaklarının üzerinde yükseldi ve kucaklaştılar, o durumdayken yüz yüze olmanın mutluluğunu ve paniğini ilk defa yaşadılar. Yaklaşık dört yüz elli bin yıl önce, kadın ve erkek iki taşı sürttü ve onlara korku ve soğukla mücadelelerinde yardım eden ilk ateşi yaktı. Yaklaşık üç yüz bin yıl önce, kadın ve erkek ilk kelimeleri söylediler ve anlaşabileceklerine inandılar. Hâlâ aynı durumdayız: İki olmak isteğiyle, korkudan ölerek, soğuktan donarak kelimeler arıyoruz.


Sessizlik
  Plataforma Restoranı’ndaki uzun dostlar masası, Tom Robin’in Rio de Janeiro sokaklarının kargaşasına ve öğle güneşine karşı kullandığı biricik sığınağıydı. Ama o öğlen Tom ayrı oturdu. Bir köşede Ze Fernando Balbi’yle bira içmekle yetindi. Onunla hasır bir şapkayı paylaşıyorlardı. Şapkayı sırayla kullanıyorlardı: Bir gün o, ertesi gün diğeri. Bazen başka şeyler de paylaşıyorlardı.
  -Hayır, dedi Tom, birisi yanlarına yaklaşınca, çok önemli bir görüşmedeyim.
  Ve bir başka dostu gelince:
  -Afferdersin, ama konuşacak çok şeyimiz var.
  Ve bir diğerine: 
  -Kusura bakma ama, çok önemli bir şeyi tartışıyoruz. 
  Bu uzak köşede Tom ve Ze tek bir kelime bile etmiyorlardı. Ze Fernando çok boktan bir günündeydi; şu takvimlerden çıkarılması ve belleklerden kazınması gereken günlerinden birinde ve Tom birasıyla, susarak ona eşlik ediyordu. Sessizlik müziğinde, öğlenden akşamın sonuna kadar öylece kaldılar.
  İkisi ağır ağır yürüyerek uzaklaştıklarında etrafta kimse kalmamıştı.
Sözcük
  Alto Parana ormanlarında, bir kamyoncu beni dikkatli olmam için uyardı:
  -Vahşilere dikkat edin, dedi bana, hâlâ başıboş gezen birkaç tane var. Allah’tan az kaldılar. Çoğunu hayvanat bahçesine kapattılar.
  Bunu bana Kastilya dilinde söyledi. Ama bu onun her gün kullandığı dil değildi. Kamyoncu Guarani dilinde konuşuyordu; korktuğu ve hor gördüğü şu vahşilerin dilinde. Tuhaf şey: Paraguay’da yenilenen diliyle konuşuluyor. Ve daha tuhaf bir şey: Yenilenen kelimelerin kutsal olduğuna inanırlar, inanmaya da devam ediyorlar. Yalan söz, adlandırıldığı şeye hakaret eder, buna karşılık gerçek söz, her şeyin ruhunu açığa çıkartır. Yenilenen ruhun onu söyleyen kelimelerde yaşadığına inanıyorlar. Eğer sana söz veriyorsam, kendimi veriyorum demektir. Dil bir çöplük değildir. 


 

Yorum Gönder

0 Yorumlar